Cumartesi, Ağustos 30, 2008

Kaslı Dana


Hepinize "Bigger, Stronger, Faster" filmini tavsiye ederim. Film amerikan gençlerinin nasılda güçlenmek için steroidlere başvurduğunu, ve tüm amerikan kültürünün nasıl bir insan vücudu şeklini empoze etmeye çalıştığını gözler önüne seriyor. Tüm bunlar bir kenara film içerisinde bir boğa görüntüsü var ki müthiş. Yukarıda resmini görebilirsiniz. Bu boğa gerçek ve filmde dendiğine göre kesinlikle herhangi bir ilaç kullanılmamış. Boğa tamamen doğal bir hormanal bozukluk sebebiyle aşırı derecede kas yapıyor. Sonuç böyle birşey.

Cuma, Ağustos 08, 2008

Ermeni Soykırımı İle İlgili Bir Hikaye

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı.Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı

:-Akçik, manç?..
(Kızmı, oğlan mı?)

-Akçik...
(Kız)

Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı.Kan b! ürülügözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.

-Tun şahetsar,ınger. ..
(Sen kazandın, yoldaş)

-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana.. .
(Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)

-Mayrigı bedge gişdatsine.
(Annesi besleyecek elbette)

Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:

-Mayrig yerahayin zizdur.
(Çocuğa meme ver)

Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi.Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:

-Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek...
(Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü...

Ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.

Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı. Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.

Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu.

Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi.

26 Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı'ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar.

26 Şubat! gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi.

Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. ermenilerin işgal ettikleri Hocalı'da dehşet verici olaylar yaşandı.

Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler,

Sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.

Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler.

Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler.

Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler.

Kesik kafaları sepetlere doldurdular.

Peki neydi bu düşmanlık?

Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda 'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün,öldürün' denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.

Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı'ya, eski Sovyet İttifakı Silahlı kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Sılahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.

56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.

Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış,geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.

Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı.!

Fakat katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı'da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:

'Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz' Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu.

Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna,'Hocalı Katlia! mı' baş sorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.

Ermeniler Türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup öldürmüşler ve küçük Türk kızlarına tecavüz edip öldürmüşlerdi.

Ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar ve o kadar araştırdılar ama hiç bir insan kalkıp ta bu masum insanlara işkence edilip öldürüldükleri için yürüyüş yapmadı…………..

Yazıklar olsun ……
DAMARINDAKİ TÜRK KANI VE İSLAM İNANCININ GEREĞİ BUNU HERKESE YOLLA...





Bir kaç görüntü

http://www.youtube.com/watch?v=TfjktMKcdYA

Beyin Kanaması Hakkında...

Yaşanmış bir olay olduğu söyleniyor.. Sağlıklı günler..

Mangal yaparken aniden Sinem'in ayagi takildi ve düstü. Hemen Ambulans'a haber vermek istedilerse de Sinem buna karsi çikti – kendisini iyi hissettigini ve düsmesine sepeb olarak da ayakkabilarinin yeni oldugunu gösterdi.

Biraz titrek ve solgun göründügünden, arkadaslari üstünü basini temizlemeye yardimci oldular ve önüne dolu bir tabak koydular, çünkü elindeki tabagi düsürmüstü. Sinem aksama kadar digerleriyle birlikte eglenmeye devam etti.

Esi aksam oldugunda hepimizi arayip Sinem'in hastaneye kaldirildigini haber verdi.

Aksam saat 23:00'te Sinem vefat etmis. Meger Mangal yaparken Beyin Kanamasi geçirmis.

- Eger herhangi biri bunun bir Beyin kanamasi oldugunu anlasaydi Sinem bugün hayatta olurdu.


Lütfen ekteki yaziyi dikkatle okuyunuz:

Bir Nöroloji Uzmani söyle der: Önemli olan Beyin kanamasi teshisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek, ki bu hiç de kolay degil.

Beyin kanamasi oldugunu anlamak için asagidaki dört adimi uygulamak gerekir:

Beyin kanamasi semptonlarini anlamak çok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanamasi geçiren kisiye müdahale edilmezse, beyini çok ciddi zararlar görebilir.

Doktorlar, artik herkesin asagidaki 4 adimi uygulamakla, bunu kolayca anlayabilecegini söylemektedir.


Kisinin gülümsemesini istemek (eger yapamazsa = Felç demektir)


Kisinin çok basit bir cümle söylemesini istemek ('Bugün çok güzel bir gün') gibi.


Kisiden her iki kolunu birden kaldirmasini istemek .


Kisiden dilini disari çikartmasini istemek . Eger yamulmussa bu da felç geçirdigine isarettir.


Eger kisi bu dört adimdan birini yerine getiremiyorsa – 'lütfen' derhal acil Servise haber veriniz ve Doktora telefonda durumu izah ediniz.



Ünlü bir Kardiyolog – 'Eger bu açiklama 10 kisiye ulasirsa, emin olun ki en az bir kisinin hayati kurtulur' demis.

ATMler için önemli bir bilgi

Aşağıdaki mail yalanın daniskasıdır. Ulan bu kadar da atılmaz ki kardeşim. Allah kimsenin başına böyle birşey getirmesin.
.......................................................



Eğer bir gün ATM makinelerinden bir soyguncu tarafından para çekmeye zorlanırsanız, PIN kodunuzu ters girmeniz halinde (Örn. 1234 yerine 4321.. gibi). Makine parayı veriyor ancak bu arada polis de çağırıyor .
Bu konuyu çok nadir kişinin bildiği için, mümkün olduğunca çok kişiye bildirelim .

MEDİNE-İ MÜNEVVERE'DEN GELEN VASİYETNAME

MEDİNE-İ MÜNEVVERE'DEN GELEN BU VASİYETNAMEYİ
OKUYUNUZ VE OKUTUNUZ.!!!!!!

BİSMİLLAHİRRAHMANIRRAHİM

Medine-i Münevvere'de Türbe-i Şerif Hatibi Şeyh Ahmet Diyorki:
'Vallahülazim bu vasiyetnamede zerre kadar yalan yoktur.

'Bir cuma gecesi namazımı eda edip uyumaya varmıştım. Harem-i Şerif tarafindan;

'Ya Şeyh Ahmet' diye bana bir nida geldi.

'Lebbeyk Ya Rasullallah' deyip Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şahsını
gördüm. Rasullallah (s.a.v.) efendimiz şöyle devam etti:

Ya Şeyh Ahmet!... Allah-ü Teala huzurunda yüzüm kalmadi. Sana haber
veriyorum ki, geçen cumadan bu cumaya 16000 kişi öldü. İçlerinden bir
tek Müslüman çıkmadı. Gelenlerin amel defterlerini kara ve sol elinde
gördüm.
Ya Şeyh Ahmet!... Evvela ana ve babalarına asi oldular ve zekatlarını
men ettiler. Hacı olup haram yemeyi adet ettiler. Herkes nefsinden
baksa birşey düşünmedi. Yüzlerinde haya kalmadı. Dünya malı ile nasip
olan tartılarına hıyanet etmeyi adet ettiler.

Ya Şeyh Ahmet!... Benim ümmetlerime haber eyle 'Yaptıkları günahlardan
tevbe ve istiğfar etsinler, namaz kılsınlar, zekat vermesini adet
etsinler.'

Ya Şeyh Ahmet!... Ümmetlerime haber eyle, 'Kıyamet alametleri zuhur
ediyor. Hak Teala'ya asi olmasınlar. Çok yakın bir zamanda, 3 gece
güneş tutulacak. 3 günden sonra mağribten doğup, maşrıka batacak.
Kuran-ı Kerim insanların gözüne gözükmeyecektir. Ümmetime söyle
günahlarına tövbe etsinler. Yakın bir zamanda İsa (a.s.)'nın inmesi
zuhur edecek.'

Ya Şeyh Ahmet!... Ümmetlerime haber eyle, 'Kudret kalemiyle her kim bu
vasiyetnameyi bir köyden bir köye, bir kazadan bir kazaya, bir ilden
bir ile, bir devletten bir devlete gönderirse Huzur-u Mahşerde
günahları affedilir. Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.)'yı Şahsı ile
görmüş olur.

Kim vasiyetnameyi işitipte yazmazsa, bir köye veya bir başka yere
göndermezse, yüzü kara ola.'

Türbe-i Şerif'in Hatibi Şeyh Ahmet 3 defa yemin edip, 'Vallahülazim bu
vasiyetnamede yanlış bir bilgi verirsem, bu dünyadan öbür dünyaya
imansız gideyim' dedi. 15 günde Medine-i Münevvere'de yazılmış olup
'TÜM MÜSLÜMANLARA' gönderilmistir.

Petrollll

GAZETECI VEDAT YENERER'IN YAZISI.....
Petrol yoksa çıkartma ruhsatı neden vermiyorsunuz ?

Değerli okurlar, geçenlerde Türkiye-Suriye sınırında uydu verilerine göre
petrol deniz i olduğu iddiasını yazmıştım. Yazı

sonrasında Silopi de madencilik yapan Beşir Yılmaz aradı.
Yazacaklarımı lütfen iyi okuyun!...
Beşir Yılmaz telefonda. 'Vedat bey, gelin Silopi' de Cudi eteklerine sizi
götüreyim de petrolü kendi gözünüzle
görün!..'diyerek feryat ediyordu.

Nasıl yani!..' diye sorduğumda anlatmaya başladı..

'Biz aileden madenciyiz.Irak sınırında yaklaşık 300 km ya da bir başka
deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madeni buldum.. Bu
madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra devlet 1978 yılında
kamulaştırıyoruz' diyerek el koydu.

Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia ed ildi. Madem asfaltit rezervi az,
neden el koyuyorsunuz. Dünyanın neresine giderseniz

gidin asfaltit maddesi bulunan her yerin altında petrol vardır.

Silopi'nin altı da petrol deniz idir. Yaz aylarında etraftaki ocaklardan
resmen petrol akar ve Hezil çayına karışır. Gelin görün!
Sadece petrol değil, burada çok zengin uranyum Ve nikel madeni de var'

Nereden biliyorsunuz? 'Türkiye'deki analizlere güvenmediğim için madenin
her tarafından örnekler alarak Almanya'ya bizzat götürdüm

ve analiz yaptırdım. Raporları gönderdim size ( Sonuçlar elimde Yatağan ve
Tunç bilek'e göre iki misli rakamlardünyanın en önemli uranyum madenlerinden
birisi buradadır
haldedir..'
Beşir Yılmaz'ın anlatacak o kadar çok şeyi var ki makineli tüfek gibi art
arda sıralıyor.Ben de zaman zaman araya girip soru soruyorum.
-Petrol olduğunu nereden biliyorsunuz?'Bu bölgede İngilizler 1967-87de
petrol aramışlar. Açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 me tre kadar petrol
fışkırmış.
Ardından kapatmışlar ve betonlamışlar. Benim madenimin yanında da bu kuyudan
var ve vanasını gelin birlikte açalım eğer beton ve cıva
basıp tıkamadılarsa bakalım ne kadar petrol fışkıracak. Dönemin köylüleri
arasında hâlâ yaşayan görgü tanıkları var ve petrolün 100
metre kadar fışkırdığını görenler var. 'Beşir Yılmaz konuştukça pür dikkat
dinlemeye devam ediyorum..'
Vedat Bey, asfaltit maddesi olan her yerde petrol vardır. Eğer petrol yoksa
bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar? Musul
ve Kerkük' ün rakımı 80-100 metre civarındadır. Cudi Dağı'ndaki >petrolümüz
resmen Irak'a doğru akıyor ve başta İngilizler ve ABD
bunu biliyor..'

Beşir Yılmaz bugünlerde Silopi' ye bile zor gider hale gelmiş. Devlet
kamulaştırılacak diye el koyduğu
madeni şimdi Turgay Ciner 'in sahibi olduğu Park Holding'e devretmiş. Durum
böyle olunca, Yılmaz da dava üstüne
dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı aldırmış. Eğer tekrar el konulursa
AIHM' YE başvuracakmış.
kısacası madeninin peşini bırakmıyor ama artık bölgedeki aşiret ağaları da
onun peşini bırakmaz hale getirilmiş..

Bütün dava tutanakları elimde okudukça dehşete kapılıyorum. Şimdi sıkı
durun... Beşir Yılmaz Başbakan Tayyib Erdoğan' a bu durum üzerine
başvurmuş
ve dilekçe vermiş dilekçede aynen şöyle yazıyor..
'Bürokrasi ve çeteler milletin hak ve hukukunu aramaktan bezdirmiştir.
Televizyonda ve basındaki konuşmalarınızda 'hortumcu

çetelerin ve bürokrasinin üstüne gidilecektir diyorsunuz'. Millet buna çok
seviniyor. 25 yıldır gasp edilen madenimiz çete ve

bürokratların, anayasa, kanunlar ve insan hakları hiçe sayılarak ihale yolu
ile peşkeş çekiliyor. Allah'a ve sizin yüksek
adaletinize sığınıyorum.' Beşir Yılmaz devlet tarafından el
konulan mallarını ve bunun karşılığında devletin verdiği parayı yazıya
eklemiş..1- 35 k m yol yaptım. 2- 500 bin ton hazır çıkarılmış kömürüm var.3-
3,5 milyon metreküp hafriyat yapılmış.4- Mazot tankları.
5- Dinamit ambarı.6- Kantar ve kantar binası. Resmi olarak bana ait olan ve
vergisini ödediği madenimde Bugüne

kadar yaptığım işler ve halen bulunan demirbaş ve çıkarılmış maden içinde
5.800.800 TL. (Buna resmen gasp ve devlet terörü denir!)
Beşir Yılmaz Başbakan Erdoğan'a yazdığı dilekçede devam ediyor. 'Bu para
halen bankada duruyor. Buna rağmen Türkiye Kömür
İşletmeleri ihaleyi adamlarına ve hortumculara peşkeş çekiyor'
Beşir Yılmaz' ın bu başvurusuna Başbakan Erdoğan bugüne kadar cevap
vermemiş.Beşir Yılmaz'dan al ve ABD bağlantılı şirketlere ver. Uranyum
konusu da bir başka skandal. Güneydoğu resmen petrol deniz i üzerinde ve
Türkiye ABD Firmalarının peşinde 'bize petrol bul' diye

yalvarıyor... İddialar devam ediyor:6 mühendisin kafaları kesildi.
TPIK diye Türkiye Petrolleri'nin kurduğu bir kurum yurt dışına p etrol arama
işlerine giriyor ve bugüne kadar milyar dolar zarar
ediyor.Beşir Yılmaz diyor ki: 'Kimin hain kimin işbirlikçi olduğunu anlamak
çok kolay! Eğer bölgede petrol yok ise neden bana petrol çıkartma ruhsatı
verilmiyor. Ruhsat verin 800 metreden petrolü çıkartmazsam ben bu ülkeyi
terk ederim. MTA yıllar önce sondaj yaptı 480 metrede su
bulundu ve ardından delici aletin ucu kırıldığı için sondaja son verildi.
Herkes bilir sudan sonra petrol gelir. Biz yerli teknoloji
le 1200 metreye kadar sondaj yapabiliriz kimseye ihtiyacımız yok.
İzni versinler siz görün petrol nasıl fışkıracak.' Bu görüşmemizden bir gün
sonra Beşir Yılmaz tekrar aradı ve Soma'da görevli bir mühendis ile
görüşmemi isteyerek telefon
numarasını verdi. Adını burada yazmak istemiyor. Mühendis ile görüşmemde
daha da çarpıcı gerçekler çıktı ortaya.
Altı ay kadar önce Cudi dağları eteklerinde bulanan 6 insan iskeletinin ne
olduğunu bilip bilmediğimi sordu. Ben de
bilmiyorum' dedim. Mühendis ekledi 'Bu iskeletler 18 Yıl önce Cudi Dağı'nda
kaybolan 6 Türk petrol mühendisinin iskeletleri. Kafaları kesilerek
öldürülmüş..' Dondum kaldım. Ne diyeyim.Kendisi de mühendis olduğu için
yalan söylemiyordur diye düşündüm..Ardından devam etti..
Vedat Bey Türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesi. Siz Ödemiş
yakınlarındaki Bozdağ'ın dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından
biri olduğunu biliyor musunuz? Ama bu madenleri kimse çıkaramaz. Hatta bu
konunun üzerine giden gazeteciler öldürüldü. Uğur Mumcu ve Çetin Emeç'in
öldürülmeden kısa bir süre önce bu madenler üzerine gittiğini biliyorsunuz
her halde...' İlgiyle dinledim. O kadar çarpıcı şeyler anlattı ki, yazmaya
sayfalar yetmez. İddiaların hepsinin belgeli olduğunu söyleyen bu mühendis,
gazete ve televizyon kanallarında hiçbir gazetecinin bu yönde bir haber
yapamadığını ve
milletin resmen uyutulduğunu örneklerle anlattı . Beşir Yılmaz'a son sözüm '
Bana anlattıklarınızı Genelkurmay''a anlatınız mı?' oldu.
Aldığım cevap da aynen şöyle. Vedat Bey her şeyi belgeleriyle birlikte bir
kaç kez askeri büyüklerimize anlattım ama bugüne kadar bir arpa boyu
ilerleme
kaydedemedik!'. Ne diyeyim, bu milleti korumaya yemin etmiş olanlar
utansın!.. Son sözüm: 'AB ve ABD, PKK''yı boşu boşuna
özellikle bu bölgede güçlendirip milletin başına bela etmedi. Bölgeye
gelecek barış ortamı Türkiye''yi ekonomik olarak uçuracak gelişmelere
gebedir!..'
İlgili olacağını düşündüğünüz herkese yollayın...önemli!! VATANINI MİLLETİNİ
SEVEN BU YAZIYI HERKESE GÖNDERSİN BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA BÜYÜR

Kadın Tanımı Yapan Düşünürler Bilginler...

Kadinlar,hiç degismeyen bir zevkin degisebilir araçlaridir.-MARCEL PROUST

Yaslandikça erkegin yüz hatlari derinlesir,kadinlarin ki ise burusur.-GOETHE

Bir kadin otuz yasina geldiginde poposuyla yüzü arasinda bir tercih yapmak zorundadir.-COCO CHANEL

Eger kadin iyi bir sey olsaydi Tanri'nin da karisi olurdu.-SACHA GUITRY

Kadinlarin saklayabildikleri tek sir,bilmedikleri sirdir.-SENECA

Bir sevgilisi olan kadin melektir,iki sevgilisi olan kadin bir canavardir,üç sevgilisi olan kadin ise gerçek kadindir.-VICTOR HUGO

Tüm kadinlarin serveti iki bacaklari arasindadir.-HONORE DE BALZAC

Erkek yüreginin özünde sadece sertlik vardir,oysa kadinin yüregi özünde kötüdür.-FRIEDRICH NIETZSCHE

Bir kadin, bir koca buluncaya kadar gelecegi konusunda endiselidir.Bir erkek ise ancak bir kadinla evlendikten sonra gelecegi konusunda endiselenmeye baslar.-GEORGE BERNARD SHAW

Kalp Krizi Belirtileri... Önemli Bilgi

Diyelim ki saat 18:15 ve zorlu bir is gününden sonra
arabanizla

(yalniz basiniza) eve dönüyorsunuz. Gerçekten yoruldugunuz ve

çileden çiktiginiz bir gününüdesiniz. Birden gögsünüzde baslayip,

kolunuza ve çenenize dogru ilerleyen siddetli bir agri

hissediyorsunuz. Evinize en yakin hastaneden sadece 10 km
uzakliktasiniz,fakat o mesafeye bile ulasip ulasamayacaginizdan
emin

degilsiniz. Ne yapabilirsiniz? Kalp masaji konusunda belki
egitim de

almistiniz ama size ögreten sahis, muhtemelen bu masaji kendi

kendinize nasil yapabileceginizi ögretmedi...

Son zamanlarda bir suru insan kalp krizine yalniz basinayken

yakalanmaktadir. Yardim olmaksizin, normal kalp atisi bozulan ve

bayginlik hisseden bir insanin bilincini yitirmeden önce sadece
10
saniyesi vardir. Bu durumda kalan sahislar kendilerine, devamli ve

siddetli bir sekilde öksürerek yardimci olabilirler. Her
öksürükten önce

derin bir nefes alinmali ve öksürük sanki gögüs derinliginden
balgam
çikarmak istercesine derin ve uzun olmalidir. Derin nefes alma
ve
öksürük, yardim gelene yada kalp normal ritmine geri donene
kadar,
durmaksizin her iki saniyede bir olacak sekilde devam

etmelidir. Derin nefes alma akcigerlere oksijen ulastirirken,

öksürük hareketi kalbi sikistirarak kanin dolasimini sürdürür.
Kalp
üzerindeki sikistirma hareketi ayni zamanda kalbin normal
ritmine
dönmesine de yardimci olur.



Bu sekilde, kalp krizine maruz kalan kisi, kendisini bir
hastaneye
ulastirabilir. Bunu elinizden eldigince daha çok insana
ulastirin,
onlarin hayatini kurtarabilirsiniz. (Bu makale Rochester General

Hastanesi'nin "AND THE BEAT GOES ON..." adli bülteninden
alinmistir.

Alkollü araç kullanmak ve sonuçları

Alkollü Araç Kullanmak gerçekten hoş olmayan bir durum.. bu mail ile bunu gözler önüne sermek mümkün ..





















O ve babası 1998...























Venazulada tatil yaparken...
















Yaş günü partisinden...




















Arkadaşalrı ile partide...















Jacqueline aracıyla seyehat ederken, 17 yaşındaki bir erkek öğrencinin kullandığı araçla çarpıştı(Aralık 1999’da)












Kazadan sonra 40 operasyon geçirdi....





























Jacqueline yanan araç içerisinde 45 saniye boyunca şiddetli bir şekilde yandı...

























Babası ile birlikte, 2000.

















Tedavi görüyor...























Kazadan üç ay sonra...


















Göz kapağı olmayan sol gözüne, daha iyi görebilmesi için damla damlatılıyor...


















O şuan 20 yaşında ve 3 yıl önce içkili araç kullandığı için kendisini hiç affetmiyor...






Jacqueline’nin hayatını harap etti...














Kazadan 4 yıl sonraki hali... Doktorlar hala tedavi ediyor jacqueline’yi ve yanıkların %60’ı geçmiş durumda...











Bu bir yaşanmış olaydır... Ve gerçektir... Lütfen bunu birçok kişiye gonder ki alkollü arac kullanmanın ve alkol almanın sonucunu görsünler...(Ayrıca kendi vücudundan da memnun olmayanlara ibret... )




3000 li Yıllar Nasıl Mı Olacak :)

makyaj yapması çok daha kolay olacak.



3000 yılında eğer bilgisayara küfür yazarsanız bilgisayarınız sizi cezalandıracak.

3000 yılında sporcular o kadar çok para kazanacak ki kendileri için oynamaları için birilerini çalıştıracaklar.



3000 yılında özel makinalar siz hastalandığınızda akan burnunuzu temizleyecekler.


3000 yılında okullar benzinden tasarruf etmek için otobüs şöförlerini sirk çalışanlarıyla değiştirecekler.


3000 yılında klozette küçük oynamalar sayesinde evin içinde sörf yapabileceksiniz.


3000 yılında 4 bacaklı pantolonlar sayesinde istediğiniz yerde oturabileceksiniz.


3000 yılında bronzlaşmak sadece birkaç saniyenizi alacak.

Türk İcatları

Bizim tarihte hiçbir sey bulmamis oldugumuzu söylemek
hem ayip hem günahtir. Biz az sey bulmadik tarihte.
Iste bunlardan bazilari:


Istanbul'a ilk elektrigi vaktiyle Satie Sirketi
getirdi. Uzak semtlerde elektrik alan tek-tuk evlere
her ay tahsildar göndermeyi gereksiz buldugu için, bu
evlere birer kumbara koymustu. Yirmi dört saatte bir
kumbaraya, o devrin halk dilinde 'manda gözü' denilen,
nal kadar yirmi besligi attin mi, elektrik
kendiliginden yanardi. Yilda birkaç kez de Satie
Sirketi'nin adamlari bu evleri dolasarak kumbaralari
açar, paralari alirdi. Içerenköy'deki bir evin
kumbarasindan hiç bir sey çikmiyordu. Sirket özel
arastirmalarla evin elektrik kullandigini saptamisti.
Ancak kumbaraya hiç bir sey atmadan nasil
çalistiriyordu elektrigi, onu çözememisti. Sonunda ev
sahibini sirkete çagirdilar:

- Hileni bize açikla, sana bedava elektrik verelim.
Yalniz bu üstün bulus ortaliga yayilmasin, dediler.

Ev sahibi gülümseyerek anlatti; gazoz siselerinin
kapaklarina su doldurarak bunlari buzdolabinda
donduruyor, sonra da yuvarlak buzlari yirmi beslik
niyetine elektrik kumbarasina atiyordu. Buzlar
mekanizmayi çalistiriyor, arkasindan eriyip aktigi
için, hiç bir iz birakmiyordu. Elektrik fiziginde
Edison'dan sonra en büyük ve en yararli kesif böylece
bize ait oluyordu. Satie Sirketi, bu büyük mucidi
ödüllendirerek, ona elektrigi bedava verdi ve
kumbaralarin yapisini degistirdi.

Eski havagazi saatlerini ters çalistirmak için
bisiklet pompasiyla, gaz borularina hava basmak da,
yine bize ait özel bir bulustur. Kaç metreküp havagazi
harcamissan, bisiklet pompasiyla ters yönde hava
bastin mi, saatin yazdigi rakamlar geriye dogru
silinir. Bu bulusun da sahibi, dalginlikla gereginden
fazla hava basarak, havagazi sirketinden alacakli
çiktigi için enselenmisti. Adi bu yüzden unlu mucitler
tarihine geçemedi.

Musluklari su saatinin yazamayacagi kadar az açip,
iplik iplik akan sulari yirmi dört saatte kovalara
doldurmak da, yine o devrin ilginç buluslarindandi.

Bir süre elektrik saatlerinin rakamlarini miknatisla
geriye çevirmek de epey denenmis, o nedenle saatlerin
rakam gösteren mekanizmasi, miknatisin oyununa
gelmesin diye, kursundan yapilmaya baslanmisti. Bütün
bunlar hep bizim beyinselligimizin ürünleridir.

Son yillarda ise daha ince buluslara yönelinmistir.
Örnegin disariya gidecek isçilerin saglik muayenesinde
saglam raporu almalarini saglamak için, mikroskop
kontrolünden geçmis findik büyüklügündeki temiz
kakalar bes liradan kiraya verilmektedir. Çis
siselerinin kirasi iki bucuk, tansiyon düsürücü
sarimsakli su ise tutturabildiginedir. Tababetteki bu
asamalar o kadar üst düzeydedir ki, henüz dünyamiza
mal olamamistir.

Kirmizi biberin içine kiremit tozu karistirmak,
Kuru üzümle harmanlanmis küçük keçi boku ihraç etmek,
Zeytinyagi yerine kellik yapan parafini dayanmak hep
yerli buluslardir.
Viski siselerinden enjeksiyonla viskiyi çekip yerine
cay suyu doldurmak,
Disaridan ithal edilen ayakkabilarin sol teklerini
Izmir, sag teklerini Istanbul gümrügüne getirterek,
sonra da kimsenin sahip çikmadigi bu yüzlerce tek
ayakkabiyi ihalelerde ucuza kapatip, arkasindan
birlestirerek piyasaya sürmek de bize âit bir
bulustur.

Evlilik...

Evlilik ile ilgili güzel bir mail....


Önce evlendigimizde hayatin daha iyi olacagina inandiririz kendimizi.
Evlendikten sonra, bir cocugumuz dogduktan hatta
ardindan bir tane daha olduktan sonra hayatin daha
iyi olacagina inandiririz kendimizi. Sonra cocuklar

yeterince büyük olmadiklari icin kizar, onlar
büyüyünce daha mutlu olacagimiza inaniriz. Bundan
sonra, ergenlik donemlerinde cocuklarla ugrasmamiz
gerektigi icin ofkeleniriz. Kendimize, cocuklarimiz
bu donemden cikinca daha mutlu olacagimizi, yeni bir
araba alinca, guzel bir tatile cikinca, emekli
olunca, yasantimizin dort dortluk olacagini
soyleriz. Gercek ise su andan daha iyi bir zaman
olmadigidir. Eger simdi degil ise ne zaman?...
Hayatiniz her zaman mucadelelerle dolu olacaktir. En
iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu
olmaya karar vermektir. En sevdigim sozlerden biri
Alfred D. Souza' ya aittir. Der ki; "Uzun zamandan
beridir hayatin -gercek hayatin- baslamak uzere
oldugu izlenimine kapilmistim. Fakat her zaman
yolumun uzerinde bir engel, oncelikle erisilmesi
gereken birsey, bitmemis bir is, hizmet edilecek
zaman, odenecek bir borc oldu. Sonra hayat
baslayacakti. Sonunda anladim ki bu engeller benim
hayatimdi." Bu gorus acisi, mutluluga giden bir yol
olmadigini gosterdi. Mutluluk yoldur, oyleyse sahip
oldugunuz her anin kiymetini bilin ve mutlulugu,
vaktinizi harcayacak kadar ozel biriyle
paylastiginiz icin, ona daha fazla deger verin.
Unutmayin, zaman hic kimse icin beklemez. Oyleyse;
Okulu bitirene kadar, 100 milyar kazanana kadar,
Cocuklariniz olana kadar, Cocuklariniz evden
ayrilana kadar, Ise baslayana kadar, Evlenene kadar,
Cuma gecesine kadar, Pazar sabahina kadar, Yeni bir
araba, ya da ev alana kadar, Borclari odeyene kadar,
Ilkbahara kadar, Yaza kadar, Sonbahara kadar, Kisa
kadar, Maas gunune kadar, Sarkiniz soylenene kadar,
Emekli olana kadar, Olene kadar.....

MUTLU OLMAK ICIN ICINDE BULUNDUGUNUZ 'AN' DAN DAHA IYI

BIR ZAMAN OLDUGUNA KARAR VERMEK ICIN BEKLEMEKTEN

VAZGECIN.

MUTLULUK BIR VARIS DEGIL, BIR YOLCULUKTUR.

"PEK COKLARI MUTLULUGU INSANDAN DAHA YUKSEKTE
ARARLAR,

BAZILARI DA DAHA ALCAKTA. OYSA MUTLULUK INSANIN BOYU

HIZASINDADIR."

Unutmayin "YARIN KIMSEYE VAAD EDILMEMISTIR"

Dünyanın Enleri

Genel kültür bilginizde azıcık yeri olsun istediğim bir kaç ufak detay..

Dünyanın en yüksek şelalesi: Angel-Venezuela–1.000 m.

Dünyanın en büyük nehri: Nil-Afrika

Dünyanın en yüksek dağı: Everest-Asya–8.848 m.

Dünyanın en büyük çölü: Büyük Sahra Çölü-Orta/Kuzey Afrika

Dünyanın en büyük yanardağı: Tambora-Endonezya

Dünyanın en büyük mağarası: Carlsbad Mağarası-New Mexico, ABD

Dünyanın en büyük gölü: Hazar Denizi-Orta Asya–394.299 km²

Dünyanın en büyük adası: Grönland-Kuzey Atlantik–2.175.597 km²

Dünyanın en sıcak yeri: Al'Aziziyah- Libya–57,7 C

Dünyanın en soğuk yeri: Vostock II- -89,2 C

Dünyanın en kalabalık ülkesi: Çin–1.237.000.000 kişi

Dünyanın en geniş ülkesi: Rusya–10.610.083 km²

Dünyanın en küçük ülkesi: Vatikan–0.272 km².

Dünyanın en kalabalık şehri: Tokyo-Japonya–26.500.000 kişi

Dünyanın en uzun binası: Suyong Bay Tower-Pusan( Güney Kore): 88 kat 462 m.

Dünyanın en uzun demiryolu tüneli: Seikan-Japonya–53,9 km.

Dünyanın en uzun karayolu tüneli: St.Gotthard-İ sviçre- 16.4 km .

Dünyanın en uzun kanalı: Panama kanalı-Panama–81,5 km.

Dünyanın en uzun köprüsü: Akashi-Japonya–1.990 m.

Dünyada en çok konuşulan dil: Çince (mandarin)-885. 000.000 kişi

Dünyanın en çok ülke ile sınırı olan ülke: Çin (15 ülke ile sınırı var)

Dünyanın en yüksek yerleşim yeri: Webzhuan, Çin-Deniz seviyesinden 5.090

m. yukarıda

Dünyanın en alçak yerleşim yeri: Calipatria, Kaliforniya, ABD -deniz seviyesinin 54 mt. Altında

Dünyanın en uzun kesintisiz sınırı: ABD-Kanada sınırı.

En geniş ülke Rusya - 10.610.083 km²

En küçük ülke Vatikan - 0.272 km²

En çok ülke ile sınır komşusu olan ülke Çin - 15

En uzun kesintisiz sınır ABD - Kanada

En kalabalık şehir merkezi Tokyo - 26.5 milyon

En geniş alana yayılmış şehir Mt. Isa, Queensland, Avustralya - 25.427 km²

En yüksek yerleşim birimi Webzhuan, Çin - deniz seviyesinden 5.090 metre yukarıda

En alçak Calipatria, Kaliforniya, ABD - deniz seviyesinin 54 metre altında

En kuzeydeki yerleşim birimi Ny Alesond, Norveç - 78.5 derece kuzey

En güneydeki yerleşim birimi Puerto Williams, Şili - 55.1 derece güney

En ıssız, yerleşim olmayan ada Tristan da Cunha - Güney Atlantik

En çok dil konuşulan ülke Papua Yeni Gine - 869

En kuzeydeki kara parçası Islet of Odaaq, Grönland açıklarında

En güneydeki kara parçası Güney Kutbu, Antarktika

En yüksek şelaleler

İsim Ülke Yükseklik (m)

Angel Venezüella 1.000

Tugela Güney Afrika 914

Cuquenán Venezüella 609

Sutherland Yeni Zelanda 580

Takkakaw Kanada 502

Ribbon (Yosemite) ABD 491

Gavarnie Fransa 421

Vettisfoss Norveç 365

Staubbach İsviçre 299

King Edward VIII Guyana 259

Kıtalara göre en yüksek dağlar

Kıta Adı Yükseklik (m) Ülke

Avustralya Kosciusko 2,228 Avustralya

Antarktika Vinson Massif 5,140

Güney Amerika Aconcagua 6,960 Arjantin

Kuzey Amerika Mt. McKinley 6,194 Alaska

Asya Everest 8,848 Çin

Afrika Kilimanjaro 5,895 Tanzanya

Avrupa Mt. Blanc 4,807 Fransa

Avrupa/Asya Gora El'brus 5,642 Rusya

Dünyanın büyük nehirleri

İsim Yer

Nil Afrika

Niger Batı Afrika

Congo Orta Afrika

Zambezi Zambiya

Amazon Güney Amerika

Paraná Brezilya/Arjantin

Orinoco Venezüella

Mackenzie Kanada

Yukon Kanada

Mississippi ABD

Rio Grande ABD/Meksika

Colorado ABD

Dicle/FIrat Ortadoğu

Darling Avustralya

Yangtze Çin

Yellow Çin

Mekong Güneydoğu Asya

Ganges Himalayalar

Volga Rusya

Danube Almanya

Sen Nehri Fransa

Thames İngiltere

Arno İtalya

Dünyanın büyük çölleri

İsim Yeri

Büyük Sahra Çölü Orta/Kuzey Afrika

Kalahari Çölü Güney Afrika

Namib Çölü Güneybatı Afrika

Atacama Çölü şili

Gobi Çölü Moğolistan

Arabistan Çölü Arabistan

Büyük Avustralya Çölü Batı Avustralya

Mojave Çölü Güneybatı Amerika

Painted Desert Güneybatı Amerika

Sonoran Çölü Kuzey Meksika

Thar Çölü Pakistan-Hindistan

Dünyanın büyük yanardağları

İsim Yer

Tambora Endonezya

Krakatau Endonezya

Pinatubo Filipinler

Asama Japonya

Fujiyama Japonya

Mt. Pelee Martinik

Momotombo Nikaragua

Popocatépetl Meksika

El Chichon Meksika

Cotopaxi Ekuador

Ruiz Kolombiya

Vesuvius ıtalya

Etna Sicilya

Mauna Loa Hawaii

Mt. St. Helens ABD

Dünyanın büyük mağaraları

İsim Yer - Özellikleri

Aggtelek Macaristan En büyük sarkıtları olan mağara

Altamira Mağarası Santander, ıspanya Çok eski kaya resimleri

Blue Grotto Carpri Adası Yarı sualtında olan mağarada mavi ışıkların parlaması

Carlsbad Mağarası New Mexico, ABD Dünyanın en büyük mağarası

Jenolan Mağarası Blue Mountains, Avustralya Güzel sarkıt ve dikit oluşumları

Kent Mağarası Torquay, ıngiltere Antropolojik bulgu merkezi

Mammoth Mağarası Kentucky, ABD Mağaranın çapı 16 km dir ve içindeki geçitlerin uzunluğu 482 km yi bulur

Peak Mağarası veya şeytan Deliği (Devil's Hole) Derbyshire, ıngiltere Mağara bir dağın içine yaklaşıık 685 m kadar girer ve yüzeyin 182 m . altına iner

Postojna Grotto Trieste, ıtalya Avrupa' daki en büyük skolastik mağara

Singing Cave (şarkı söyleyen mağara) ızlanda ıçeride şarkı söyleyenlerin seslerinin yankılanması ile ünlüdür.

Wind Mağarası South Dakota, ABD Kızılderili Sioux kabilesine göre insan ırkının doğduğu mağara.

Okyanuslar - Denizler

İsim Büyüklük (km²)

Pasifik Okyanusu 165.760.000

Atlantik Okyanusu 824.00.850

Hint Okyanusu 65.527.000

Arktik Okyanusu 14.090.118

Akdeniz 2.965.809

Karayip Denizi 2.718.205

Güney Çin Denizi 2.319.086

Bering Denizi 2.291.891

Meksika Körfezi 1.512.850

Okhotsk Denizi 1.589.742

Doğu Çin Denizi 1.249.157

Hudson Körfezi 2.232.322

Japon Denizi 1.007.769

Andaman Denizi 797.979

Kuzey Denizi 575.239

Kızıl Deniz 437.469

Baltık Denizi 422.170

En büyük göller

İsim Yer Büyüklük (km²)

Hazar Denizi Orta Asya 394.299

Superior ABD/Kanada 82.414

Victoria Tanzanya/Uganda 69.485

Aral Kazakistan/Özbekista n 66.457

Huron ABD/Kanada 59.596

Michigan ABD/Kanada 58.016

Tanganyika Tanzanya/Kongo 32.893

Baikal Rusya 31.500

Great Bear Kanada 31.080

Nyasa Malawi/Mozambik/ Tanzanya 30044

En büyük adalar

İsim Yer Büyüklük (km²)

Grönland Kuzey Atlantik 2.175.597

Yeni Gine Güneybatı Pasifik 820.033

Borneo Batı Pasifik 743.107

Madagaskar Hint Okyanusu 587.042

Baffin Kuzeydoğu Atlantik 476.068

Sumatra Hint Okyanusu 473.605

Honshu Japon Denizi 230.316

ıngiltere Kuzey Atlantik 229.883

Ellesmere Kuzey Buz Denizi 212.688

Victoria Kuzey Buz Denizi 212.199

Kıtalara göre kaydedilmiş en yüksek ve en düşük sıcaklıklar

Kıta Yer En Yüksek En Düşük

Afrika Al'Aziziyah, Libya 57.7 C

Ifrane, Fas -23.9 C

Antarktika Hope Bay 14.6 C

Vostock II -89.2 C

Asya Tirat Tsvi, Israil 53.9 C

Verkhoyansk, Sibirya -69.8 C

Avustralya Oodnadatta, Güney Avustralya 50.7 C

Charlotte Pass, New South Wales -23.0 C

Avrupa Seville, ıspanya 50.0 C

Ust-Shchugor, Rusya -55.0 C

Kuzey Amerika Death Valley, ABD 56.7 C

Snag, Kanada -63.0 C

Güney Amerika Rivadavia, Arjantin 48.9 C

Sarmiento, Arjantin -33.0 C

En Kalabalık Ülkeler

Ülke Nüfus (Milyon)

Çin 1,237

Hindistan 984

ABD 270

Endonezya 213

Brezilya 170

Rusya 147

Pakistan 135

Bangladeş 127

Japonya 126

Nijerya 110

Alan Olarak En Geniş Ülkeler

Ülke Büyüklük (milyon km²)

Rusya 17.0

Kanada 10.0

Çin 9.6

ABD 9.3

Brezilya 8.5

Avustralya 7.7

Hindistan 3.3

Arjantin 2.8

Kazakistan 2.7

Sudan 2.5

En kalabalık şehirler (şehir sınırları)

Şehir Nüfus (milyon)

Seul 10.0

Mexico City 9.8

Sao Paulo 9.3

Bombay 9.1

Moskova 8.8

Jakarta 8.2

Tokyo 8.1

Shanghai 7.5

New York 7.3

Delhi 7.2

En uzun binalar

Bina Yer Kat Yükseklik (m)

Suyong Bay Tower Pusan, S. Korea 88 462

Shanghai World Financial Center Shanghai 95 459

Petronas Tower Kuala Lumpur 88 452

Sears Tower Chicago 110 441

Sudirman Office Cakarta 81 426

Jin Mao Building Shanghai 88 420

World Trade Center New York 110 416

Plaza Rakyat Kuala Lumpur 77 382

Empire State Building New York 102 381

Central Plaza Hong Kong 78 373

En kalabalık metrolar

Şehir Yıllık Yolcu Sayısı (milyon)

Moskova 3,160

Tokyo 2,740

Mexico City 1,420

Seul 1,390

New York 1,130

Paris 1,120

Osaka 1,000

Hong Kong 779

Londra 770

São Paulo 701

Ünlü tüneller

İsim Yer Uzunluk (km)

Demiryolu tünelleri

Seikan Japonya 53.9

Chunnel İngiltere / Fransa 50

Simplon İsviçre / İtalya 19.7

Apennine İtalya 18.5

St. Gotthard İsviçre 14.9

Lötschberg İsviçre 14.6

Mont Cénis Fransa 13.7

New Cascade ABD 12.5

Vosges Fransa 11.2

Flathead ABD 11.2

Karayolu tünelleri

St. Gotthard İsviçre 16.4

Pinglin Highway Tayvan 12.8

Trans-Tokyo Bay Japonya 9.3

Store Baelt Danimarka 8

Mt. Blanc Fransa / İtalya 12.7

Mt. Ena Japonya 8.5

Great St. Bernard İsviçre / İtalya 5.4

Mount Royal Kanada 5.1

Queensway Road, Mersey River İngiltere 3.5

Lincoln, Hudson River ABD 2.5

Ünlü kanallar

İsim-Yer-Uzunluk (km)

Panama

Panama

81.5

Süveyş

Mısır

16.9

St. Lawrence Geçiti

ABD/Kanada

3.862

Albert

Belçika

128.7

Amsterdam - Rhine

Hollanda

72.4

Kiel (Nord-Ostsee Kanal)

Almanya

98.6

Sault Ste. Marie

ABD/Kanada

1.9

Welland

Kanada

44.2

En uzun köprüler

İsim

Yer

Uzunluk (m)

Akashi

Kaikyo Hyogo, Japonya

1,990

Storebælt

Danimarka

1,624

Humber Hull

ıngiltere

1,410

Jiangyin Yangtze

Çin

1,385

Tsing Ma Bridge

Hong Kong

1,377

Verrazano-Narrows

New York Körfezi

1,298

Golden Gate

San Fransisko Körfezi

1,280

High Coast Bridge

Västernorrland, ısveç

1,210

Mackinac Straits

Michigan / ABD

1,158

En çok konuşulan diller

Dil

Ana Dil Olarak Konuşanlar (milyon)

Çince (Mandarin)

885.0

İspanyolca

332.0

İngilizce

322.0

Bengalce

189.0

Hindu dili

182.0

Portekizce

170.0

Rusça

170.0

Japonca

125.0

Almanca

98.0

Dünyanın 7 harikası

İsim

Yer

Mısır Piramitleri

Giza, Mısır

Babil'in Asma Bahçeleri

Irak

Zeus Heykeli

Olympia, Yunanistan

Artemis Tapınağı

Efes, Türkiye

Mausoleum

Bodrum, Türkiye

Colossus Heykeli

Rodos Adası

İskenderiye Feneri

Mısır

KPSS'ye Hayır Kampanyası

Kpss'ye Hayır İmza Kampanyası...

kpss'ye hazırlanma sınava girme ve çalışmak için bir imkan arama gerçekten yorucu bir olay..
konu ile ilgili bana gelen mail şöyle:

Bizler KPSS'ye Hayır Diyoruz!!!

Neden mi?

Çünkü :

1) Yıllarca eğitim alıyoruz ve uğrunda canımızı verebileceğimiz mesleğimiz olan öğretmenliği yapabilmek için Eğitim Fakültesi'nden mezun oluyoruz.
2) Öğrencilerimize kavuşabilmenin heyecanını beklerken KPSS denilen bir stres kervanına sürükleniyoruz.
3) Daha okulumuz bitmeden, eğitimin inceliklerini öğrenip kendimizi geliştirmemiz gerekirken KPSS denilen canavarla rüyalarımızda kavgalar ediyoruz ve genelde mağlup oluyoruz!
4) Emeklerimizin karşılığını alacağımızı beklerken, öğretmen olup ülkesine hizmet eden bireyler yetiştireceğimiz günü beklerken kendimizi kaybetmemek için, hatta delirmemek için bu sınav yüzünden psikolojik destek alıyoruz, tedavi oluyoruz.
5) Ezberi yıkmak adına öğretmen olmak isteyen bizler sayfalarca kuramı, maddeyi robotlar gibi ezberlemeye çalışıyoruz ve yeteneklerimizi kaybediyoruz!
6) 4.5 saat süren ve ortalama 22-23 yıllık yaşantımızın ödülünü alacağımız bu yaşlarda öğretmenlik yerine dershane öğrenciliğine devam ediyoruz ve iyice köreliyoruz!
7) Sınav öncesinde, sınav sırasında, sınav sonrasında, tercih sürecinde, tercihlerin sonuçlarını beklerken daime saçımızı başımızı yoluyoruz, tırnaklarımızı yiyoruz, mide ağrıları çekiyoruz ve hayallerimizin gerçekleşmesi için şuursuz bir şekilde bekliyoruz!
8) Bunlarda yetmezmiş gibi aldığımız yüksek puanlara rağmen atanamıyoruz!
9) Atansak bile sözleşmeli öğretmen sıfatını bile alıyoruz, öğretmenlik yaşantımızda öğretmenler odasında bile gruplaştırılıyoruz.
10) Sözleşmeli öğretmenliğin şartlarını kabul edemememiz bir yana atanamadığımız taktirde ücretli öğretmen sıfatıyla çalıştırılıyor ve sömürülmeye devam ediyoruz!

Bizler ne mi istiyoruz?

Bizler sadece öğretmen olmak istiyoruz. Mustafa Kemal ATATÜRK'ün izinde, ülkesini, insanları seven, bilime önem veren aydınlık geleceğimizin temellerini oluşturan çocuklarımızı yetiştirmek ve ülkemizin kalkınmasını sağlamak istiyoruz!

Bunun için tek bir yürekten KPSS'YE HAYIR diyoruz!!

Sizlerde adınızla imzanızı atın bu tepkinin daha çok büyüyüp haklarımızın kazanılmasına katkıda bulunun!

(www.kpssyehayir.com adresine girerek bizlere yardımcı olabilirsiniz.şimdiden teşekkürler)

Romantik Evlilik...:)

Kadin gece yarisi uyandiginda kocasinin yatakta olmadigini gorur. Kalkip mutfaga gittiginde kocasini yasli gozlerle kahve icerKen bulur.
-'Ne oldu, neyin var' diye sorar.
-Adam:'40 yil onceki ciktigimiz gunleri hatirliyormusun? '
Kadin cok duygulanir. Demekki kocasi 40 yil onceki yillarini hatirlayip, uyuyamamistir.
-'Evet' der duygulu bir sesle.
Adam:-'Daha liseyi yeni bitirmistik ve sen 18'ine girmek uzere idin.'
-'Evet' der kadin o gunleri hatirlayarak.
-' Bir gun annen evde yoktu ben size gelmistim.Hatirliyo rmusun?'
-'! Evet ' !der kadin gulumseyerek.
-Adam:'Annen eve erken gelmisti ve bizi yakalamisti, hatirliyormusun?
-' Kadin 'Evet' der buyuk bir sevgiyle. Kocasinin her detayi hatirlamasindan memnun ve mutlu.
Adam:-'Annen odasina gitmis bir silah ile gelip silahi basima dayamis ve ya kizimla
evlenirsin yada seni 40 yil hapsegonderirim, daha 18'ine bile basmadi' demisti. Hatirliyormusun? '
-'Evet' der kadin gulumseyerek.
Adam gozlerindeki yaslari siler ve buyuk bir ic çeker:
-'Bugun hapisten cikiyor olacaktim !!

Perşembe, Ağustos 07, 2008

Otomobil Markaları ve Anlamları

Doğru mudur bilinmez ama gerçekten iyi kurulmuş cümleler :)

AUDI : Another Ugly Deutsche Invention (Bir diger çirkin Alman Icadi)

BMW : Brings Me Women(Bana Hatunlari Getirir)

FIAT : Failure in Italian Automotive Technology (Italyan Otomotiv Teknolojisinin Hatasi)

FORD : Fast Only Rolling Downhill (sadece yokus asagi hizlanir)

SAAB : Shape Appears Ass-Backwards (Popo Görünümlü)

HYUNDAI : Hope You Understand Nothing's Driveable And Inexpensive... Umariz hiçbirseyin sürülebilir ve pahali olmadigini anlamissinizdir)

VOLVO : Very Old Looking Vehicular Object (Çok eski görünüslü araç)

PORSCHE : Proof Of Rich Spoiled Children Having Everything (Zengin züppe bebelerinin herseye sahip oldugunun kaniti)

HONDA : Had One, Never Did Again (Bi tane var, bir daha asla)

JEEP : Just Eats Every Penny (Son kurusuna kadar tüketir)

JAGUAR : Just A Guess U Are Rich (Sadece zengin oldugunu tahmin ediyorum)

KIA : Keep It Away (Benden uzak tut)

MERCEDES - BENZ : My Expensive Race Car Emits Dense Exhaust Smoke - But Efficiency Near Zero (Pahali arabam feci egsoz gazi cikarir - Ama performansi nerdeyse sifir)

TOYOTA : To Operate Your Own Terrific Automobile (Kendi korkunç otomobilini yonetmek)

VOLKSWAGEN : Very Old Lowered Kinky Sedan With A Great Engine Noise (Muhtesem motor sesli acayip ufaltilmis sedan!)

SUBARU : Tersten U R a BUS (sen bir otobussun)

Osurmak Nedir? Neden Osururuz? Yellenmek ve Diğerleri :O

Osuruk Nedir?
Osuruk vücuttaki toksinleri atmanin bir
yoludur.Mide ve bagirsaklarda biriken asiri miktardaki gazin
baski yapmasi sonucunda osururuz. Osuruklar ana olarak bes
çesit gazdanolusur;
Nitrojen(N2),karbondioksit(CO2),hidrojen(H2),metan(CH2),oksijen(O2)
Bunlardan metan patlayicidir.Yandigi takdirde
mavi renk,güçlü bir alevi olur.Bunu kendi kiçinizda
denemeyin...Tabi bunlar tek basina
osuruga o kokuyu vermezler. Kokunun nedeni
karbon(C) ve sülfürdür(S).
Nasil osururuz?
Agzimizi her açisimizda içeri hava girer
ve döngü baslar. Tahmin edeceginiz
üzere,içeri giren hava disari çikmak
zorundadir. Bu durumda hava,sekiz metrelik bir sindirim tünelinden
geçtikten sonra disari çikabilir. Hava,önce midemize girer. Bu
sirada hala sadece oksijen ve nitrojenden olusan havanin bir
kisim oksijeni burada emilir,geri kalan mideden bagirsaga geçer.
Fermantasyon sonucu ortaya çikan karbondioksit de birlesime
katilir. Osuruga gürültülü,yüksek ve sesi ile kokusunu
verebilmek için bagirsaklarda protein ve krbonhidrat olmasi gerekir.
Sindirim sirasinda bakteriler fermente olup kalan
Besinlere saldirir.Bu sirada diger gazlar
üretilir. Bazi yiyecekler gaz yapar;lahana gibi
selüloz açisindan zengin besinler,fasulye,mantar...
Çikmayan osurugum nereye gider?
Çikmak isteyen gaz içerde durmaz. Kaale almayabilirsiniz,bastirmaya
çalisabilirsiniz, suçu baskasina atabilirsiniz, ama eninde
sonunda kokulu gerçek ortaya çikacaktir. Zaten
osurmazsak vücudumuzdaki toksinler tekrar kana karisip bizi
zehirler. Ayni zamanda da karin bölgesinde siskinlik ve agriya neden
olur.Daha az osurugun sirri,yemek yerken konusmamaktir. Eger yemek
yerken konusursaniz, gaz bir delikten içeri girecek ve
bir baska delikten de disari çikmak isteyecektir.
Çikarken ne oldugunu anlamadigin sey iste bu
Bu mesaji eger 5 kisiye gönderirsen fasulye yedigin zaman
OSURMAZSIN
Bu mesaji eger 10 kisiye gönderirsen osursan da
KOKMAZ
Bu mesaji eger 20 kisiye gönderirsen hayatta bir daha
OSURMAZSIN
Bu mesaji eger kimseye göndermeden silersen hayat boyu durmadan
OSURURSUN VE ÇOK KOKAR.

Şubat Ayı Neden 29 Çeker?

Biliyormuydunuz? veya hiç aklınıza geldi mi? bu maili alana kadar benimde çok umrumda değildi ancak gerçekten güzel bir hikaye..

Subat Neden En Kisa Ay ?

Bati dillerindeki ay isimleri:

Julius Sezar, takvimdeki karisikliklari çözmesi için Misirli astronomi
bilgini Sosigenes'e emir verir.

Sosigenes de takvimin ilkelerini
söyle saptar:

Her yil 365 gündür.
Her yildan 6 saat artar.
Artan saatler 4 yilda bir, bir tam gün eder.
Dördüncü yila bir gün olarak eklenir.
O yil 366 gün olur.

366 gün 12 esit parçaya bölünmedigi için
6 ay 30 gün, diger 6 ay 31 günden olusur.

Peki, 365 gün çeken yillarda aylara göre dagilim nasil olmali?

Yüce Sezar emir verir :
365 gün çeken yillarda en son aydan bir gün düsülsün.

O zamanlar yilbasi, mart ayinda.
Yani subat, yilin son ayi.
7 = September
8 = October
9 = November
10 = December da buradan geliyor

Böylece subat ayi, 4 yilda bir 30 gün,
diger yillarda 29 gün olmus.

Yüce Sezar, bununla da yetinmeyip aylardan birine kendi ismini vermis :
JULIUS, yani JULY (temmuz).

Sonradan imparator olan Augustus, Sezar'dan asagi kalmamis
ve sonraki aya kendi ismini vermis :
AUGUSTUS, yani AUGUST.
Ancak Julius Sezar'in ayi 31 günken Augustus'un ayi 30 gun olur mu ?

O da emir vermis :
Yilin son ayindan 1 gün daha alin,
benim ayimi da 31 gün yapin !

Zavalli subat'tan 1 gün daha alinmis ve Agustos'a eklenmis.

O gün bu gündür Subat ayi, 4 yilda bir 29 gün, diger yillarda 28 gün,
Sezar'in ayi Temmuz ve Augustus'un ayi Agustos da pespese 31 gün
oluvermisler.

Türkçe ve Rekorları

En uzun kelime: muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebilecekleri mizdenmişsinizcesine (70)
TDK'daki en uzun kelime: kuyruksallayangiller (20)
En uzun palindromik kelime: esneyemeyense (13)
Tersten okunduğunda da anlamlı olan en uzun kelime: ıralamamalara, aralamamaları (13)
Art arda çifter çifter en çok harf bulunduran kelime: maatteessüf (4)
En uzun bir sesli bir sessiz giden kelime: mücadelecileşiveremeyebileceğimizin (35)
Harf tekrarı içermeyen en uzun ekli kelime: hüpletiyormuşsanız ve hödükleşmiyorsanız ( 18 )
Harf tekrarı içermeyen en uzun eksiz kelime: konseptüalizm (13)
Sadece bir harfi farklı olan en uzun eksiz kelime çifti: mahrumiyet, mahkumiyet (10)
Alfabemizin ilk 14 harfi ile yazılan en uzun kelime: affedicideki (12) (İsmet Keskinsoy)
Alfabemizin son 14 harfi ile yazılan en uzun kelime: tutuşturtuşumuzunmuş (20)
En uzun kısaltma: İYSSKSİİD (9)
(İş Yerinde Sağlık, Sağlık Korunması ve Sigorta İle İlgili Danışma (Komitesi). Kaynak: Kısa Adlar ve Kısaltmalar Sözlüğü - A.Aysan, S.Tuncay, İ.Gönülal)
En çok anlamı olan kelime: çıkmak (İsmet Keskinsoy)
(TDK'da 58 anlamı sayılmış)
Aynı kökene sahip olup en çok farklı şekilde kullanılan kelime: hakan, han, kaan, kağan (4)
Farklı köklere sahip olup en çok anlamı olan kelime: karın (4)
(Dört anlamı: kar kelimesinin 1.tekil şahıs iyelik hali, karmak fiilinin 2. çoğul şahıs emir hali, karı kelimesinin 2. tekil şahıs iyelik hali, karın kelimesi.)
En çok anlamdaş: tuvalet, ayakyolu, memişhane, apteshane, kenef, hela, yüz numara, kademhane ( 8 )


Bir harfi en çok içeren kelimeler:
alafrangalaştıramayacaklardansalar (13)
beybabalaşabilen (4)
seccadecileşecekmişsinizcesine (5)
çiçekçiymişçesine (4)
didindirdiklerimizdendir (6)
gelenekselleştiriveremeyebileceklerdenseler (15)
gepgergin (3)
dağdağasızlığa (3)
hahhah (4)
sıkıntısızlaştırıcılığınızın (11)
kişiliksizleştiricileştiriverebileceklerimizdenmiş sinizcesine (16)

Yüzyılın Oyunu TABU...

tabu oynadı iseniz bu muhabbetlere tanık olmuşunuzdur.. bunları şööyle bir derleyelim dedik..

kelime:viagra
anlatan:şehvet kontrol tableti..
cevap:viagraaa :)

----------------------------------------------------------------

kelime: çiplak
anlatan kiz: askim biz sewisirken nasil oluyoruz?
anlayamayan erkek: mutlu!!
anlatan kiz: daha baska!!
anlayamayan erkek: orgazm iste!!
anlatan kiz: üff yaa, ööle olmak için önce bizim nasil olmamiz
gerekiyor?
anlayamayan erkek: evde, yalniz!!
anlatan kiz: vazgeçtim yaa, sevismiycem bi daha senle...
------------------------------------------------------
kelime: duvak
-kadinla erkek birlesmeden önce, erkegin kaldirdigi sey
- oha!
------------------------------------------------------
kelime: iskalamak
- dart oynarken neye atarsin?
- hedef tahtasina attin vuramadin mesela noldu?
- hedefi vuramadim
- tamam da nedir yani o olay
- tutturamamak, kaçirmak
- hayir nedir baska ismi var onun
- tam 12'den vuramamak!..
- oldu...

--------------------------------------------------------
kelime: demeç
- ben simdi masada oturdum veriyorum
- nasil yaaa ??
- ya iste masada oturdum fotograf çekip yazi yazan tiplere veriyorum.
- neee???
- ya alla alla masada oturdum böyle herkese veriyorum!
- ....
- pas be pas! of.. demeçti...
---------------------------------
kelime: baraj
- Hani futbolcular kalenin önüne kurar maçta...
-Pusu...
-Yuh!
-----------------

Kelime: helikopter
- Savasta yaralilari
kurtarir!
- Doktor!
- Degil...
- Sihhiye!
- Degil, yukardan gelen bir sey...
- Ee... Allah?
---------------------------
Kelime: dergah
-Hani böyle insanlar ulvi bir amaç için bir araya gelir ayni mekanda
-Grup seks!
-Çarpilirsin valla!
-Ha... Tamam trafo!
---------------------------------
Kelime: kadin budu
- Olm sen nesin?
- Erkek!
- Tersi?
- Kadin!
- Onun yeneni?
- Çitir
-----------------
Kelime: Eskimo
- Kutupta yasarlar...
- (Hep bir agizdan) Ayiiiiiii!
- Yok insan olanlari...
- Heeee... Eskimo!
---------------------------------
Kelime: repertuar
Anlatan, sarki söylemeye merakli bir hatundur ve kelimeyi görür
görmez bu özelligini iyi bilen hatun arkadasina dönüp sorar:
- Benim neyim genis?
- Kalçan!
--------------------------------
Kelime: travma
-Hani düsüp kafani kaldirim tasina vurursun da bi sey geçirirsin?
-Film seridi?
Grup: Çüssssssss!
-----------------------------------------------
kelime: terlik
- neyle yürürsün
- ayak!!!
- heh hani böyle ayaklarin üsür altinda onlar olur böle yumsak yumsak
- koyun!!
- yuh onun daha küçügü ya, koyun dedi hödük!
- kuzu!!!
- allah belani versin pas!
-------------------------------------------------
kelime: diz
- pantolonu nereye giyeriz?
- bacaga?
- hah. bacaklarimizin ortasinda ne vardir?
oha!
---------------------------------------------------
kelime: çifte
- ya bak simdi geçtin atin arkasina, poposunu elledin. noldu?
- at, eeee sey oldu sey sey, hos oldu?
- oynamiyorum ben ya hadi kalkin!..
---------------------------------------------------

Tam Bir Türkiye Portresi :))

Kozyataginda bir bilgisayar firmasinin girisindeki yazi :
"İslerinize dort elle sarilin...Sirketimize 257 is basvurusu vardir."

Sefakoy'de bir telefon bayisinin camindaki yazi:
"Satilan mal hayatta geri alinmaz."

Sirkeci'de bir kitapcinin tezgahindaki not:
"Lutfen kitaplarda parmak izi birakmayiniz."

Aksaray'da satilik sahin'in arka camindaki yazi:
"Ekonomik ve huzurlu bir yolculuk icin beni alin. Tel 0 535…"

Mustafa Usta isimli Acibademdeki bir kuruyemiscinin camindaki yazi:
"Begenmezseniz getirin kafama calin."

Karakoy'de bir tekel bayiindeki "uyari" yazisi:
" Siz veresiye teklif etmeyin, ben de sizi dovmeyim."

Karsiyaka'da bir duvarda gorulmuþ yazi:
"Buraya cop dokenin hastane masraflari karsilanmaz."

Galatasaray-Fenerbahce maçýnda GS tirubunundeki pankart:
"Gelinim olur musun?"

Gunesli'de bir tuvalet kapisý yazisi:
"Tuvalet 2. bir emre kadar kullanilamaz. (Tenekeci Riza)

Istanbul'da bir kamyonet arkasinda gorulen yazi:
"Hataliysam cep telefonuna HATA yazip 9999'a gonder `Hatasiz kul
olmaz' melodisi cebine gelsin."

Istanbul Londra Camping (Halý saha) otoparkinin kapisýndaki yazi:
"Yarin gelirim, Sonra ugrarim, Maasi alinca gonderirim, Bozugum yok,
Yan yatti, Camura batti" gibi nedenler firmamizda gecersizdir."

Istanbul Umraniye `Metin Terzi' camindaki yazi :
"Sokukleriniz dir dir etmeden dikilir."

Istanbul bir kamyon arkasinda gorulen yazi :
"Duanla yasamadim ki bedduanla oleyim."

Trabzon bir kamyon arkasinda gorulen yazi :
"Yollar pes etti, yillar direniyor."

Eskisehir Otogarda koftecinin duvarindaki yazi:
"Gelmezsen sen de ac ben de..
Gelirsen sen de tok ben de…"

Istanbul bir Renault 19 camindaki yazi :
"Cok iyi muayene yapan, tomografi ceken, recete yazan doktordan
satilik…"

Radyo Fix

Eski evimizde bir alt katta vardi böyle bir sigir. Davarin anlamadigi suydu,
ben müzik sistemimi yarisina kadar açsam, götü zemine yapisacakti. Neyse
efendilik bizde kaldi, eleman da biraz akillandi.

Salı, Ağustos 05, 2008

Matematik Gizemi...

(pi) Sayisi: Kisaca bir dairenin çevresinin çapina orani, Pi sayisini verir. Insanoglu, aslinda çok önemli vazifeleri olan bu sayi üzerinde çok düsünmüstür. Yillarca tam olarak bir deger bulamamakla beraber, gerçek degerine en yakin sonuçlari kullanabilmek için çaba sarfetmislerdir. pi' nin kronolojik gelisimine baktigimizda günümüzde dahi tam bir sonuç bulunamamistir. Çesitli formüller üretilmesine ragmen sadece her seferinde gerçek degere biraz daha yaklasilmistir. Arsimet 3.1/7 ile 3.10/71 arasinda bir sayi olarak hesapladi. Misirlilar 3.1605, Babilliler 3.1/8, Batlamyus 3.14166 olarak kullandi. Italyan Lazzarini 3.1415929, Fibonacci ise 3.141818 ile islem yapiyordu. 18.yyda 140, 19yyda 500 basamaga kadar hesaplandi.

Ilk bilgisayarlarla 2035 basamagi hesaplanirken günümüzde milyonlarca basamaga kadar çikiliyor. isin ilginç tarafi, hâlâ tam bir sonuç yok. Herhangi bir yerinde devir olsa is yine kolaylasacak. Ama henüz öyle bir seye de rastlanmadi. Su anda bilinen degerden birkaç basamak: Ilginç Sayilar(1): 3² + 4² = 5² 10² + 11² + 12² = 13² + 14² 21² + 22² + 23² + 24² = 25² + 26² + 27² 36² + 37² + 38² + 39² + 40² = 41² + 42² + 43² + 44² . . . Fermat'in Son Teoremi: Meslegi Avukatlik olan Fermat, arada bir matematikle de ilgilenirdi. Ama ne ilgilenmek. Asagidaki teorem, onun eseri. 1665 yilinda 64 yasinda ölen Fermat'in asagidaki teoremi, hâlâ ispatlanamadi. Bu problem üzerinde yillarca çalisan ünlü alman matematikçi Wolfskehl, 1908 yilinda öldügünde, vasiyet olarak 100bin mark birakti. Hem de bu problemi yüzyil içinde çözecek ilk kisiye verilmek üzere! Teorem söyle: n>2 ve a, b ve c tamsayi olmak üzere an + bn= cn çözümü olmadigini ispatlayin. Fermat bu teoremi yazarken kullandigi kagidin altinda çok az yer kaldigi için cevabi yazamadigini, halbuki çok güzel bir ispati oldugunu yazmistir. (Belki Fermat ta cevabi bilmiyordu) Bir hatirlatma: Eger rastgele n=54179653 sayisini formüle uygulayip esitligi saglamadigini göstermediyseniz, bu sayinin hâlâ dogru olma sansi var demektir.

Tecavüzcü Coşkun ile Nuri Alço Arasındaki Farklar

* Coskun açtir, Nuri abi tok.
* Coskun kot giyer, Nuri abi beyaz takim elbise.
* Coskun kaba kuvvet kullanir, Nuri uyku ilaci.

* Coskun sevgi barindirmaz, kin kusar, Nuri abi sever belli etmez.
* Coskun bira içer, Nuri abi viski.
* Coskun uyusturucuyu kullanir ve satar, Nuri abi kullanmaz, sattirir.
* Coskun arkadaslari ile gezer, Nuri abi tek takilir.
* Coskun tras olmaz, Nuri abi sinek kaydidir.
* Coskun Cadillac, Ponciac gibi genis arabalar kullanir, Nuri abi Mercedes'e biner.
* Coskun mekan dinlemez, Nuri abi mutlaka yatak odasi kullanir.
* Coskun hedefe her durumda saldirir, Nuri abi hedefi bayginlastirir.
* Coskun görevini yaparken kin kusar kuvvet kullanir, Nuri abi dokunuslarla isini tamamlar.
* Coskun polis tarafindan ilk yakalanir, Nuri abi son.
* Coskun serseridir, Nuri abi organizasyon ve teknoloji insanidir.
* Coskun tecavüz eder ama ispatlayamaz, Nuri abi mutlaka kaset kaydi yapar.
* Coskun para ve uyusturucu için babasini satar, Nuri abi onurludur.
* Coskun emir alir, Nuri abi emir verir.

· Coskun, vasifsiz bir sokak sapigi olarak güdülerinin esiridir...
Nuri Alço ise kötülügü simgelestiren bir anlayisin ipek bornozundan saten çarsafli yuvarlak yatagina kadar tüm teskilati tamam gürbüz ve yigit figürdür

· Tecavüzcü Coskun, direk saldirarak sadece saskinlik ve korkuya yol açar...
Nuri Alço ise tarzinda, daha agir biçimde hayal kirikliklari barindirir ve bunlardan beslenir.

· Tecavüzcü Coskun, esrar ile uyusur ve genellikle sadece kullanicidir...
Nuri Alço'nun ilgilendigi uyusturucu kokaindir hem de saticidir.

· Tecavüzcü Coskun, kaybetmisligi simgeler ve bu yüzden korkacak bir seyi yoktur...
Nuri Alço ise 'seylerin! sahibidir ve bunlari kaybedecek gibi olunca akli çikar, çok korkar!...

· Tecavüzcü Coskun, bastirilmis cinselligin hincini hayvanlasarak almaya kararlidir ve 'bayan kistirma' durumlarindaki biçimsiz kahkahasiyla kendini ele verir...
Nuri Alço, sahte evlilik vaadiyle, sadece kadina sahip olmakla yetinmeyip o kadini satarak, kurye yaparak, sermaye yaparak vs. yillar yili kullanmaya niyetli haliyle, tatminsiz ve seytanidir, en fazla sinsi model siritir. Tam bir çakaldir.

· Tecavüzcü Coskun, bir toplum kurbani simgesidir, tedavisi mümkün olabilir...
Toplum ise Nuri Alço'nun kurbanidir, tedavi mümkün degildir!..

Kadın Beyni!!

KADIN BEYNI
Agir bir hasta hastahanede. Tüm ailesi bekleme odasinda doktorlardan haber bekliyor. Yorgun ve umutsuz bakisli bir doktor çikiyor 'Tek yasam sansi var oda beyin nakli. Böyle bir ameliyati ilk olarak deneyecegiz, tabi masraflar hastanin ailesine ait.'Aile, saskin, yorgun, çaresiz... Aralarindan biri 'Peki
ama fiyat nedir?' diyor. Degisir diyor cerrah. 'erkek beyni kullanirsak 5000 Euro , kadin beyni kullanirsak 200 euro' Uzun bir sessizlik çökuyor Beyler gülmemeye çalisiyorlar.
Hanimlarla gözgöze gelmekten kaçiyorlar. Ama aralarindan biri merakini yenemez ve sorar, 'peki doktor bu fiyat farkinin nedeni nedir?.' Cerrah gülümser.'Eh tabi beyin de, ayni arabalar gibi' der, 'kadin beyinleri ucuz oluyor cunku akillarini çok kullandiklari için.. Kullanilmis akil, kullanilmis beyin. Erkek beyni hiç kullanilmamis, sifir km arabalar gibi pahali oluyor.'

ZEKI BIR KADINA ILETMEYI UNUTMAYIN :)
Hikâyenin ortasinda gülümseyen beylere de selâm.

İçecekleri Kutularında İçmeyin!!!

Doç.Dr. Osman Genç Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim
Dalı Kınıklı Denizli Tıp Laboratuarı Fordwerke'den tıbbi haber

Kısa süre önce bir kadın son derece önemsenmeyen bir sebepten dolayı
hayatını kaybetmiştir.

SEBEP!.....Hayatını kaybeden kadın Genfer Gölü'nde piknikteyken, bir kutu
içeceği (Fanta, Kola vs.) kutusundan içti.

Pazartesi günü Lozan'daki CHUV'ye sevk edildi ve Çarşamba günü vefat etti.
Otopsi sonucu Leptospiroz fulgurante'den öldüğü anlaşıldı

Tekneye bardak götürmemişti ve içeceği direkt kutudan içmişti. Kutular
kontrol edildiğinde, kutularda fare urini (idrarı) bulunduğu, yani
Leptospiras ile kirlendiği ortaya çıktı.

Muhtemelen kadın, kutunun ÜSTÜNÜ TEMİZLEMEDEN AĞZINA GÖTÜRÜP İÇMİŞTİ...

Kutunun üstüne Fare urini bulaşmış ve kurumuş, ki bu zehirli maddeler
içermektedir,bu da Leptosiproz'u ortaya çıkaran Leptospiras içerir. Bu
kutular fare bulunan depolarda muhafaza edilir ve temizlenmeden Pazar'a
sürülür.

Kutular satın alındıktan sonra buzdolabına konulmadan önce bulaşık
deterjanı ile özenle temizlenmeli. İspanya'da İNMETRO tarafından yapılan
bir araştırma sonucunda, kutular tuvaletlerden daha da fazla kirlidir!!!

Bu mesaji olabildiğince çok insana ulaştırınız...

Eroin Tarihi

Insan organizmasi açisindan tüm zamanlarin en yikici kimyasali eroinin ilginç hikayesi....

eroinin, ilk kez bilim adamlari eliyle ve gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretildigini biliyor muydunuz?

1897'de Almanya'daki Bayer laboratuarlarinda kanser ve tüberküloz hastalari için "agri kesici" olarak hazirlanan "eroin hidroklor", dehset verici yan etkileri farkedilince onu ilaç olarak reçetelere yazan hekimler tarafindan derhal terkedildi. Ancak is isten geçmis ve "seytanin tozu" hapsedildigi siseden kaçip halkin arasina karismayi basarmisti bir kez daha Kimya tarihinin ünlü efsanelerinden birine göre, "eroin" maddesi, adini, bu maddeyi deneme amaciyla kolundan enjekte eden bir Bayer mühendisinin o anda yasadiklarini tanimlamak için kullandigi su mânidar cümleden almisti:

"Kendimi bir kahraman gibi hissediyorum!" ("I feel like a hero")

Iste, o günden bu yana eroin, dünyanin dört bir kösesinde, din, dil, irk ve sosyal sinif gözetmeksizin yüzmilyonlarca "kahraman" (!) üretmeye devam ediyor. Yalniz, küçük bir sorun var ki, bu sentetik kahramanlarin büyük bir bölümü kahramanliklarini pekistirecek herhangi bir dünyevî icraat yapmaya vakit bulamadan, hayli zamansiz bir biçimde topragin altini boylamaktalar!

Elbette ki, eroin sakasi yapilamayacak kadar hassas bir konu. Zaten bizim derdimiz de saka falan degil, yalnizca bir durum tesbiti yapmak. Ancak, asagida aktaracagimiz tarihsel gerçekleri okuduktan sonra, sakayi biz mi yoksa su anli sanli bilim dünyasi mi yapiyor, ona siz karar vereceksiniz.

Insan organizmasi açisindan tüm zamanlarin en yikici kimyasal bilesimlerinden biri sayilan eroin, gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretilmisti.

Saf morfinin asit anhidritle islenmesi sonucu ortaya çikan bu ölümcül toz, ilk kez 21 Agustos 1897 günü, Bayer'in Almanya'nin Elberfeld kentindeki laboratuarinda sentezlendi. Sentezleme islemi, bu tarihten yalnizca bi kaç gün önce ayni laboratuarda "Asprin"i kesfetmis olan saygin Alman kimyageri Dr. Felix Hoffman tarafindan gerçeklestirilecekti. Bayer kayitlari, bizlere bu deneyin hedefinin kuru öksürük, tüberküloz ve kanser gibi önemli hastaliklarda hem siddetli acilari dindirebilen, hem de tedavi edici yönü bulunan etkili bir ilaç kesfetmek oldugunu bildiriyor. 1868'de Ludwigsburg da dogan Hoffman, Münih Üniversitesi Farmakoloji Bölümü'nden son derece yüksek derecelerle mezun olmus, gelecegi parlak bir kimyagerdi. Nitekim, Alman ilaç sanayiinin duayenlerinden Adolf von Bayer de onu kesfetmekte gecikmedi. Genç kimyageri sirketinin Ar-Ge bölümüne alan Bayer, onun sayesinde farmakoloji tarihinin en büyük buluslarindan biri olan asetil salisilik asiti günümüzde "Aspirin" adiyla bütün dünyada taninan ticarî bir markaya dönüstürecekti.

Iste, eroin tam da o günlerde, sirket çalisanlarinin "Aspirin"in kesfinin coskusunu yasadigi sirada dogdu. Dr. Hoffman büyük bulusunu kayitlara geçirmesinden yalnizca 11 gün sonra yine ayni laboratuarda, fokurdayan tüplerinin basindaydi. Bunaltici Agustos sicagina aldirmaksizin gün boyunca araliksiz çalisan ünlü kimyager en sonunda hedefine ulasti. Deney kabinin dibine çökelen beyaz toz, bir süredir kafayi taktigi o yepyeni formülün ise yaradiginin da en somut kanitiydi.

Aspirin ve eroinin ortak mucidi: Dr. Felix Hoffman baz morfinden sekiz kat daha güçlü bir uyusturucu elde eden Dr. Hoffman, bunun kontrollü sekilde kullanimiyla yukarida anilan hastaliklarin tedavisinde çok önemli bir ilerleme kaydedebilecegini düsünüyordu. Kobaylar üzerindeki deneme çalismalari bir yil kadar sürdü ve toz eroin, "heroin hydrochlor" ticarî markasiyla siselenmis olarak 20. yüzyilin hemen arefesinde Bayer sirketi tarafindan piyasaya sürüldü. Bugün için inanilmasi bir hayli güç olmakla birlikte, eroin o dönemde basta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde eczanelerde rahatça satiliyordu. Hekimler, birçok agir vak'ada hastalarini "mutluluktan uçuran" bu toza önceleri büyük ilgi gösterdiler. Eroin yalniz tedavi umudu olanlar için degil, tedavisi imkânsiz görülen ve ölüm döseginde birazcik huzur isteyen hastalar için de gerçek bir umut gibi görülmekteydi.

Ancak, madalyonun öteki yüzü kisa sürede ortaya çikti. Yalnizca bir iki kullanimin ardindan "seytanin tozu"na müptela olanlar suursuzca ecza depolarina, laboratuarlara saldiriyor ve kendilerine daha fazla ilaç temin etmeye çabaliyorlardi.

Eroin yasal olarak son kez 1. Dünya Savasi yillarinda agir yarali askerlerin tedavisinde kullanildi, ardindan da tip dünyasindaki güçlü bir konsensus sonucu tedavi prosedürlerinden tümüyle kaldirildi.

Insanlari çok seven ve meslegine asik bir kimyager olan Dr. Hoffman, 8 Subat 1946'da son nefesini verirken, ilk kez onun laboratuar kaplarinda dünyaya gözlerini açan "diasetilmorfin" artik çoktan bir ilaç olmaktan çikmis, alim-satimi ya da kullanimi bir çok ülkede en agir sekilde cezalandirilan lanetli bir maddeye dönüsmüstü. Bir daha da hiç bir güç önünü kesmeyi basaramayacakti...

Uçakların Arkalarında Bıraktıkları İzin Sırrı Nedir? Öğrenmek İster Misiniz?

Gökyüzünde uçaklarin arkasinda olusan egzoz yogusma izlerini görenler, onlari degisik sekillerde yorumlayabiliyor. Pek çok kisi bu tür izleri birakan uçaklarin meteorolojik ölçümler yaptigini ya da etrafa zehir saçtigini saniyor. Gerçekten nedir bu izler?

Yüksekten uçan uçaklarin egzozlarinda ve havada bulunan su buhari, aninda yogusup buza dönüserek egzoz izlerini olusturur. Soguk havada nasil nefesiniz görünür bir hal aliyorsa, ayni sekilde jetlerin sicak ve nemli egzoz gazlari da soguk havayla karistiklarinda yogusarak görünür bir hal alip gökyüzündeki o gizemli beyaz izleri olusturur.

Bu izler, olustugu seviyedeki havanin nemine ve rüzgarin siddetine göre ya hemen buharlasip kaybolur ya da yayilarak ince bir cirrüs bulutuna dönüsür. Bu nedenle, hava ulasim koridorlarinda bulutlulugun yüzde 20’ye kadar arttigi tespit edilmis. Diger bir deyisle, uçaklarin iklimi etkilemesinin bir yolu da bu yogusma izlerini olusturmalaridir.

NASA’ya göre hava trafigi mevcut hizla artmaya devam ederse 2050 yilinda jet egzoz yogusma izleri, Avrupa semalarinin yüzde 4.6’sini; ABD’nin yüzde 3.7’sini ve Asya’nin da yüzde 1.2’sini kaplayacak. Cirrus bulutuna benzeyen bu izler dünya atmosferinin geceleyin isinmasina katkida bulunarak küresel iklim degisimini de hizlandiracak.

SIR BULUTLARI

Bir baska çalismaya göre ise bu izler, günes isinlarini geri yansitarak gündüzleri havanin sogumasina neden olacak. ABD’de Ikiz Kuleler’e uçaklarla saldirilmasindan sonra ABD’de sivil uçaklarin uçusunun üç gün durdurulmasi, bu iddiayi test etmek için iyi bir firsatti. Bu firsattan istifade eden bilim insanlari, yüksek seviye uçaklarinin dünya iklimine etkisini inceledi. Bunun için ABD’de çalisan dört binden fazla meteoroloji istasyonunun binlerce sivil uçagin yerde bekledigi 11-13 Eylül’ün gece-gündüz sicaklik farklari, 8-10 ve 14-16 Eylül’ün sicaklik farklari ile karsilastirildi. Uçaklarin uçmadigi günlerde bu farkin bir derece daha büyük oldugu görüldü. Çünkü normalde uçaklarin egzoz izleri bulutlanmayi artirarak günün en yüksek sicakligini düsürmekteydi...

Son yillarda Amerikan kamuoyunun bir kismi, gökyüzünde giderek sayilari artan jet egzoz izleriyle yerel salgin hastaliklar arasinda iliskiler kurarak hükümetlerini üzerlerine askeri uçaklarla zehir vb. gibi kimyasal ve biyolojik maddeler atmakla suçluyor. Egzoz izlerinden sonra görülen bazi yagislarin analizinde kan ve tanimlanamayan bazi hücrelerin tespit edildigi söylentileri de bu kaygilari artiriyor (www.carnicom.com).

Bu nedenle, havada birkaç saniye içinde buharlasip kaybolmayan jet egzoz izleri ‘Bunlar su degil, kimyasal maddelerin izleridir’ seklinde endise yaratmakta.

Rutgers Üniversitesi’nden kimyasal silah uzmani Dr. Cole’nin ‘Sir Bulutlari’ adli kitabinda ve ABD Kongresi’nde verdigi ifadede, Amerikan ordusunun 1949’da ülkenin biyolojik saldirilara karsi ne kadar zayif oldugunu belirlemek için yapilan çalismalari tek tek anlatmakta. Insanlarin normal gündelik hayatini sürdürürken, bakterilerin nasil canli kalabilecegini görmek için Hawaii, Alaska, San Francisco, St. Louis, Minneapolis, New York City, Washington, D.C., Key West ve birçok diger sehrin üzerine bakteri serpilmis. Ordu sözcüsüne göre bu bakteriler zararsizdi ama binlerce kisi bu zehirli spreyler nedeni ile hasta olduguna inaniyor. Benzer, fakat daha tehlikeli bir deney, 1993’te Salt Lake City’de biyolojik dedektör sisteminin ve koruyucu elbiselerin test edilmesi için yapilmis (http://iangoddard.net/contrail.htm)...

KUSKULANIN AMA KORKMAYIN

Yogusma izleri savas aninda yüksek seviyelerden kesif uçaklariyla fotograf çekme isini de sürpriz olmaktan çikartir. Özellikle de Stealth teknolojisine sahip olan uçaklar bu izleri hiç yapmak istemez. Bu nedenle de gizli veya tehlikeli bir göreve giden uçaklarin, iz birakmayacagi uçus yüksekligini bilmesi gerekir. Benzer sekilde radar yakalanmayan düsman uçaklarinin gözle belirlenebilecegi yüksekliklerin de belirlenmesi istenir.

Bu nedenlerden dolayi, jet yakitina kimyasal maddeler ilave edilerek egzoz izlerindeki kizil ötesi isinlari azaltmak ve bu izlerin olusumunu tamamen engellemek için askeri çalismalar yapilmakta. Özellikle, gündüz uçuslarinda Northrop B-2 Spirit ve F-117 gibi Stealth teknolojisine sahip bombardiman uçaklarinin görünmezligini bozan jet yogusma izlerini ortadan kaldirmak için önemli çalismalar yapiliyor.

Meteorolojistler sicaklik, nem ve basinç gözlemlerinden egzoz izlerinin olusabilecegi yükseklikleri tespit edebilir. Diger bir deyisle, meteorolojinin bu isle ilgisi sadece savas zamaninda bu izlerin hangi yükseklikte olusabilecegini tahmin etmekten ibarettir. Bizim için havada uzun süre kalan izler, sadece yaklasmakta olan yagisli bir sistemin isaretidir.

Amerikalilarin kaygililarini simdi Avrupalilar da paylasiyor. Artik bu ülkelerde ‘yogusma izleri’ (contrail) yerine ‘kimyasal iz’ (chemtrail) terimi de kullaniyor.

Lütfen bu izlere kuskuyla bakmaya devam edin ama korkmayin ve meteorolojistlere de bosuna kizmayin

İş Görüşmeleri Diyalogları

-Siz bizim aradigimiz insan degilsiniz.

-Neden?

-Çünkü yaslisiniz. Biz sifir kilometre ariyoruz.

Nedim Denizci…

---------------------------------

Normal geçen is görüsmelerimi yazmiyorum ama cuma günü bir leasing firmasiyla gene absürd bir is görüsmesi yaptim. Detaylarini asagida bulacaksiniz…

Özet olarak söylemem gereken irkçiligin devam ettigidir.

Görüstügüm firma Esentepe'de idi. Gene görüsme öncesi bir form doldurmami istediler. Formda bir de kisa hayat hikayesi diye bir bölüm vardi; dogdum, büyüdüm ve irkçilikla karsilastim diye yazmak istedim. Ama bos biraktim; bence en sade cevapti.

Sonra bir odaya soktular. Karsimda iki kisi ve bir kamera, görüstügüm kisiler lütfedip neci olduklarini söylemediler ama bir leasing firmasinda insan kaynaklari bölümü olmasi biraz lüks olacagina göre biri herhalde genel müdür veya yardimcisiydi.

Ilk soru her zamanki gibi, bizi nasil buldun oldu. Bir sekilde buldugumu söyleyince, galiba her yere özgeçmis gönderdiniz dendi. Yok dedim, seçtigim bazi firmalara ama görüsme çatallandiginda 400 küsür firmaya gönderdigimi de ekledim hinzirca bir gülüsle.

Anlattirdilar, onlarca kez tekrarladigimdan artik gina gelen seyleri.

Ve bendeki en olumlu ve en olumsuz üçer özellik. Ben nasil biriyim, nelerden hoslanirim, kiz arkadasim var mi, annemle çok kavga eder miyim, babam neden beni koleje göndermedi, neden evlenmedim, evlenmeden çocuk yapma konusunda ne düsünüyorsun, kürtaja hayir mi, güzel bir kadin sen de ne gibi hisler uyandirir, aslinda en kurnaz hayvanin tilki degil de tavsan oldugu dogru mudur, hayatin boyunca asildigin kizlarin kronolojik siralamasini yapabilir misin, kömürlüklerin yavas yavas ortadan kalkmasinin artik yeni yetmelerin yaz asklarinda oynayacagi rolün apartman sosyolojisine giris derslerinde okutulmasi hayir midir, televizyonun Pandora’nin kutusuna yaklasiminda Zeus’un son tanri olmak isteyisinin bir rolü var midir, Hesiodos’u neden devrimci buldunuz, Küba sosyalizmi bir devrim midir, Marks Amca sözü neden sizlerin arasinda yerlesik deyim halini aldi, kodlamalara inaniyor musunuz, beynin kaç loptan olustugunu bilir misiniz, lop nedir kod nedir, örnegin kod et diye bir sey var mi,

soyadin Süreya olsa amcan sana Cemal der miydi, gözlerin yesil diye neden hep gözlerim bir içim su içim yandi dogrusu sarkisini söylüyorsun, ya lort ya mort mu, Karacaoglan ile Karaoglan niye hep karistirilir, hele bir de Köroglu eklendiginde durum daha da içinden çikilmaz hale gelir mi, Nedim adinda filmlerde hiç bir karaktere rastladin mi, sair olasin diye mi bu ismi verdiler, milliyetçilik kanin yurtdisina tahlil edilmeye gönderilmemesi midir, Fatih Terim Galatasaray en yakisan midir, neden ayyas ve arabaci takiminin renkleri, sinifsal tercihinizi bu takimda mi buldunuz, niye kartal da aslan degil, ya kanarya, seçkin olmamak için çok ugrastiginizi ayrimsiyor musunuz, animsamak yerine neden hatirlamak, Cemal Nadir Güler sizin hayatiniza leylekten baska ne getirdi, "ah min-el ask”.

Sonra bu çok olumlu bir görüsme olmadi dediler; siz bizim aradigimiz insan degilsiniz. Neden? Çünkü yaslisiniz. Biz sifir kilometre ariyoruz. Iste bu yeni bir kavramdi benim için: Bayandan sifir kilometre bakir kaliteci. Üç / bes dili oya gibi isler ve yürürken asilane bakislariyla amortisöründe ariza olmadigini, lastiklerinin yipranmadigini size en iyi sekilde gösterecektir.

Eee ben de dogan slx görünümlü bir sahin bile olamadigima ve olsa olsa bir Anadolu yalaka-x olduguma göre onlar da irklarinin temsilcisi bir meta ariyorlardi.

Tam olarak aranilan pozisyonun nitelikleri: Method gelistirme, insan kaynaklari, egitim ve toplam kalite çalismalarini yürütecek sifir kilometre BMW serisi önemli degil. BMW olsun.

Görüsme bitti; ne düsünüyorsunuz? Valla ne düsüneyim hepinizin aslinda ayni soyu temsil ettiginizi. Cehennemin dibinden geri dönüsünüzün asla olmayacagi bir yolculugun sizin layiginiz olacagini.

Neden diye sordum. Neden yasimi bildiginiz halde beni görüsmeye çagiriyorsunuz, sonra yasli diye geri çeviriyorsunuz? Ingilizce bilmedigim açikça ortadayken neden dil bilmemeyi erdem olarak savunmaya itiyorsunuz beni. Bunlar müsteri kizistirma taktigi mi? Ben müsteriysem neden bu kadar irkçisiniz?

Poh, tanimak istemislermis, özgeçmisimde neler yaptigim açik degilmis, iyi de benim ön yazimda hangi is deneyimlerine sahip oldugum ve özgeçmisimde çalistigim firmalar ve yaptigim isler ve çalisma hayatimin yillari ve katildigim seminer ve egitimler sifir kilometre olmadigimi gösteriyor, haklisiniz hata yapmisiz ama biz gerçekten islenmemis anlaminda sifir kilometre birini ariyoruz. Yipranmamis. Hiç tatmin olmadim. Unutmayin ben üçüncü sinif bir insanim, bunlari deme hakkini bana bahsetmistiniz zaten.

Baska sorunuz? Bence görüsme sonrasi da bir form doldurtun ki, ne kadar küçüldügünüzü yazili hale getirebilelim.

Ha bir de merak etmisler beni. Merak etmeniz için özgeçmisimi tek sayfa yaptim deyince yumurtladilar. Herhalde su adama haddini bildirelim demek istediler.

Ve son dedikleri: Bekledigimizden daha tecrübelisiniz, o an kameraya dönüp isaret parmagimi yukari asagi sallamak istedim. Ama onlarin seviyesine inmedim.

Yani ise alinmadim; istedigim 300 milyonu da çok yüksek buldular zaten. Disarida kitap tezgahi açan bir arkadasim vardi. Onunla muhabbet ederken bir simitçinin günde yaklasik 50 milyon kazandigini, adi geçen leasing sirketinin çalisanlarina 150 milyon civarinda ücret verdigini, hayatin anlamsizligini, yönetenlerin irkçilik yaptiklarini, aslinda ölmek gerektigini, haddini bilmemenin de belki anlaminin bu olabilecegini, alttan gelenin altta kalacagini falan konustuk.

Üst sinif diyor ki: Sen simit sat ya da kitap sat; benim yanima yaklasma; basit anlamda ticaretle falan ugras. Benim istediklerim kolej mezunu, birkaç dil bilen ve ailesi zengin oldugu için az parayla çalisip sadece kariyer hedefleyenler. Ve ben buna gitgide daha fazla inanmaya basliyorum; üçüncü sinif insan olduguma zaten inandirdilar.

Ve fasizmin ve sinif savasinin ve sosyalizmin ve… Hiç bir sey bitmedi, belki yeni baslayacak, görebilenler görecek.



- “Logo biliyor musunuz?”

- “Evet”

- “Peki, tesekkür ederiz. Geldiginiz için sag olun”

Bekir UGUR

---------------------------------

Belki benimki kisa bir öykü olacak ama benim için hayli ilginç ve hayal kirikligi yaratan bir görüsme idi.


Gerçekten büyük sayilabilecek bir firma ile görüsmek üzere Istanbul’dan Izmit’e yolculuk yaptim. Bundan önce hâlihazirda çalistigim firmanin, o günlerde vergi islemleri çok yogundu. Sorumlulugun bende olmasina ragmen gece gündüz çalisip o günü kendime bos gün olarak ayarlamistim.

Izmit’e gittim ve oradan da tozlu toprakli bir yolda 35 dakika daha Izmit’in bir köyüne gitmek için, ikinci bir seyahat daha yaptim. Neyse sonunda Istanbul’dan çikisimdan 2,5 saat sonra firmaya varabilmistim. Firma ile Istanbul’da yaptigim görüsmelerde, görüsme saati 16:00-17:00 olarak düzenlenmisti.

Ben saat tam 15:50 civarinda firmadan girdim. Sekreter beni bir odaya aldi. Ben o odada insan kaynaklari sorumlusunu tam 30 dakika bekledikten sonra geldi. Içeri girdi; gerekli merhabalasmalarin ardindan bana, “Logo biliyor musunuz?” dedi. Ben de “Evet” diye cevap verdim. Ardindan “Peki, tesekkür ederiz. Geldiginiz için sag olun” dedi ve görüsme bitti. Tam 3,5 dakika.


En basta ben beni begenmedikleri düsüncesine kapilmistim. Istanbul’dan da görüstügümüz ve hakkimda gerekli referanslari aldiklari için beni görüsmeye çagirmislardi. Daha sonra ayni is yerine bir arkadasim dis ticaret uzmani olarak basvurdu. Görüsme yapmak amaciyla o da ayni yere gitti. Firmanin onunla yaptigi görüsme de, benzer bir sekilde 3,5-4 dakika arasinda bir sürede bitmis. Bu nedenle anladim ki firmanin politikasi bu. Ancak ben gittigim yola ve harcadigim emek ve zamana gerçekten acimistim. Simdi ise gülmek için bir neden haline geldi.


O gün bu gündür bekliyorum ama arayan soran yok...

Alper UZUN

---------------------------------

Ben perakende sektöründe çalisan bir firmaya görüsmeye gitmistim. Isin garibi ben hiç bir sebep yokken ise alinmadim. Bana söylenen, görüsmeyi yapan bayan is formumu ciddi bulmamis. Halbuki ben onu samimi olsun diye öyle yazmistim. Fakat bayan bunu anlamamis!

Firma beni aradiginda, biraz heyecanli ve tedirgin konustum. Bana ertesi gün 4:30’da randevu verdiler. Ertesi gün kendine güvenen ve isi kesinlikle alirim görüntüsüyle görüsmeye gittim. Ama bu hayatimin hayal kirikligi olacakti; henüz farkinda bile degildim. Bekleme salonunda heyecanla bekliyordum. Sonunda beni çagirdilar ve odaya geçtim. Insan kaynaklari sorumlusu bayan bana bir iki soru sordu. Gayet samimi cevap verdim; dogruya dogru... Sonra bana formu ciddi bulmadigini söyledi. O anda bir sey diyemedim ama samimi bir formdu o!

Birkaç soru daha sorduktan sonra diger kisileri de degerlendirip beni arayacagini söyledi. O gün bu gündür bekliyorum ama arayan soran yok. Demek ki benden daha iyisini bulmustu. Referanssa en iyisini getirdim. Hatta ben onlara referanslarim degil, mükemmellik sertifikalarim diyorum. Ama bayana kendimi tanitamadim. Ben o firmaya girseydim çok iyi çalisirdim; bunu çalistigim yerlere sorabilirdi bayan. Bu olay, hayatimda ilk defa bir is görüsmesinden reddedilisim olarak tarihe geçti. Ama ben inatla tekrar form gönderecegim; bakalim ne olacak?



Babam dedi ki; “Kizim, is ayagina gelmez”.

Aysun Bayhan

---------------------------------

Aslinda çok profesyonel bir is görüsmesi hikayem yok. Ama ilginç oldugunu düsünüyorum...

2000 yilinda ön lisans diplomami aldim. Yaz dönemi, zaten stajla geçti. Bir de artik üniversite mezunuyum ya nasilsa is bulurum diyorum. Henüz haberim yok benim gibi bir sürü oldugundan...

Stajdan sonra is aramaya baslayacagim! Ama daha önce hiç is aramadim; nasil oldugunu bilmem. Babam dedi ki; “Kizim, is ayagina gelmez”. Elimdeki günlük gazeteyi açtim; is ilanlarini inceledim. Bana göre dört tane ilan var. Aradim ve hemen görüsmeye çagrildim. Zaten telefonu açan hanimlar, “Gazetedeki ilan için aradim” diyene, otomatige baglanmis gibi hemen adres veriyorlar. Onu da gittigimde gördüm. Çünkü telefon susmuyor.

Ilk is görüsmem bir yerel dergiyleydi. Pozisyonun ne oldugunu bile bilmiyorum. Üniversite mezunu, bilgisayar kullanabilen elemanlar ariyorlardi. Ve ben gittigim de “Biz bayan adaylar için olan pozisyonlari doldurduk, kusura bakmayin” dediler.

Bende nasilsa üç adres daha vardi… Bir de, ise alinacagimdan emindim. Onun için pek önemsemedim. Ordan çiktim; sirayla diger is görüsmelerine gittim. Tesadüfe bakin ki üçü de ayni sektördeydi; sigortacilik. Üçü de ayni hikayeyi anlattilar. Farkli hiçbir sey yok ve üçüncü is görüsmesinde olan oldu.

Is hakkinda bilgi verdigini sanan kisiye hiç inandirici olmadiklarini, beni bile ikna edemediklerini söyledim. Yaninda bulunan farkli masadaki bir beyefendi, “Hanimefendi sigortaciligi meslek olarak düsünmez misiniz?” diye seslendi. Ben de onlara ciddi olmadiklarini ve böyle bir yerde çalismayacagimi söyledim ve çiktim. Ve son görüsmeye de gideyim dedim. Zaten üçü de ayni semtteydi; ama sokaklari farkliydi. Ve yazinin basinda da anlattigim gibi o da ayni sey. Ayni hikaye.

Bu is görüsmelerinde anladim ki, benim gibi bir sürü üniversite mezunu var. Ve hepsi de is ariyor. Bu kisim çok önemli. Çünkü, benim ayaklarimi yere basmami sagladi. Gazetede bahsettigim ilanlar belli dönemlerde hala yayinlaniyor. Benden söylemesi...

Ölmeden Önce Söylenen Son Sözler!!

SON SÖZLER.....
- Lan olum Rus ruleti öyle mi oynanir dur da göstereyim.
- Teker teker gelin layn...
- Sevgilim, abin bizi böyle görse ne yapardi?
- Korkma, bu tünelden yllardr tren geçmiyor...
- Abi çevremizde fazla polis yok, teslim olmayalim, kaçalim abi...
- Geeel, geeel, sag yap gel.
- Abi çok seri bi araba bu yaaa...
- Demek piranha dedikleri sey bu. Hiho, bak Hulusi abi biyiklari ile oynuyom bi sey olmuyo.
- O irmikleri neden aldin Nurhan, helva mi yapican? Niye?
- Burasi Fener tribünü degil mi?
- Bah bah bah hala uzunlarla geliyo...
- Müjdemi isterim Turhan abi bi kizin daha oldu.
- Ordular ileri... Allah, allah, allah, allah...
- Kim bekler lan yesilin yanmasini?!
- Bekle Cemsit abi ben bi dalip çikicam.
- Hala karli gösteriyor mu hanim?
- Elektrikçiye ne gerek var canim, ben hallederim.
- Gel abi burasi boyu geçmiyo.
- Vakkas abi. Senin için öyle böyle diyorlar, dogru mu?
- Hihoha... Bak gelen sey köpekbaligina ne kadar da benziyor.
- Rasim abi, kafesin kapisi kapali degil mi?
- Baba... Ben hamileyim.
- Yapma Satilmis abi, seytan doldurur.
- Bu külüstür essahtan 200 yapiyor mu?
- Semra'cigim bak arabanin ibresi 200'ü gösteriyor.
- Ben öldükten sonra tablolarim çok para edecek Aysegül..
- Bogaza gelip temiz hava almayi iyi akil ettik... Çocugum oynama su arabanin el freniyle...
- Doktora neyin gerek yok. Beni üfürükçü Sabit hocaya götürün.
- Ohooo doktorun her dedigini yapsak açliktan ölürüz birader. Hadi yeyin yeyin afiyet olsun...
- Ulan, biz bugüne kadar kaç bomba imha ettik be! Isimi bana mi ögretiyon, lavuk! Kes su mavi teli!
- Sayin seyirciler! Simdi en büyük numaraya geldik. Aslanin agzini açip, basimi içine sokuyorum.
- Burasi eskiden mayin tarlasiymis ama artik bi tane bile kalma...
- Havlayarak üzerimize geliyor, çünkü bu cinsler çok insan canlisidir.
- Parasütü en asagida ben açacagim.
- Komutanim, pimini çektikten sonra kaça kadar sayicaktik?
- Olum bu mantarlar zehirli degil, bak ben nasil yiyorum.
- Amma keskin virajmis yav!!
- Dikkat kaptaniniz konusuyor: Eshedü en la ilahe illallah ... (Pilot Temel)
- Önüne baksana lan! Ne çarpiyon omzuma?
- Bu kadar korkma canim! Bu yilanlarin hepsinin zehirleri alinmis.
- Uçagin pervanesini görüyon mu? O kadar hizli dönüyo ki sankim dönmüyomus gibi.
- Kaplanlar da ayni kedi yavrulari gibidir. Bak böyle gidisindan sevicen bak iyi bak...