Perşembe, Ocak 31, 2008

En Büyükler



Süper Ötesi PC Kasaları



Çarşamba, Ocak 30, 2008

Dünyanın En Komik Görüşmesi

Asagidaki konusmalar gercekten olmus ve Deniz Navigasyon kanali 106'dan
(Finisterra/ Galicia) kaydedilmis:

Ispanyollar: "Burasi A-853, çarpısmadan kaçınmak icin lutfen rotanizi 15
derece guneye cevirin. Su anda 25 deniz mili uzakliktasiniz ve tam
uzerimize dogru gelmektesiniz"

Amerikalilar: "Asil siz kendi rotanizi 15 derece kuzeye cevirin"

Ispanyollar: "Negatif! Tekrarliyoruz, rotanizi 15 derece guneye cevirin"

Amerikalilar: "Sizinle ABD gemisinin kaptani konusuyor, kendi rotanizi
derhal 15 derece kuzeye cevirin!"

Ispanyollar: "Onerinizi makul ve mumkun bulmuyoruz. Bize carpmak
istemiyorsaniz 15 derece guneye cevirin"

Amerikalilar: (Sesini yukselterek) "Sizinle ABD deniz filosunun
buyuklukte ikinci ucak gemisi USS Lincoln'un kaptani Richard James Howard
konusuyor, beraberimizde iki kruvazor, avci ucaklari, dört
denizalti var. Ayrica bizi hucumbotlar destekliyor. Size TAVSIYE
etmiyorum, EMREDIYORUM! Rotanizi 15 derece kuzeye cevirin, aksi halde
filomuzun emniyeti icin gereken tedbiri alacagiz! Derhal rotamizdan
cekilin gidin!

Ispanyollar: "Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konusuyor, burada iki
kisiyiz. Beraberimizde bir köpek, aksam yemeğimiz, iki şise bira ve bir de
kanaryamiz var. Kanarya su anda uyuyor. Ayrica bizi radyo istasyonu Cadena
Dial de La Coruna" destekliyor. Su anda İspanya'nIn Finisterra Galicia
kiyisinda ve A-853 numaralı deniz fenerinde olduğumuzu, buradan hiç bir
yere gitmeye niyetimiz olmadığını söyleyelim. Deniz fenerimizin
İspanya'daki deniz fenerleri arasında büyüklük açısından kaçıncı sırada
olduğu konusunda hiç bir fikrimiz yok. Kayalık sahillerimize kafadan
geçirmek üzere yönlenmiş s**tiriboktan geminizin emniyeti için
istediğiniz s**tiriboktan tedbiri alabilirsiniz. Ama yinede israrla
tavsiye ediyoruz rotanizi 15 derece güneye çevirin.

Amerikalılar: Okey, anlasildi. Tesekkurler.

INTERNET REHBERİ

Asla Acele Karar Vermeyin

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış...Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. 'Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı' dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: 'Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları , çalacakları belliydi.Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.Şimdi ne paran var, ne de atın' demişler...İhtiyar: 'Karar vermek için acele etmeyin' demiş.'Sadece at kayıp' deyin, 'Çünkü gerçek bu.Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.Arkası nın nasıl geleceğini kimse bilemez.' Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş...Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler.'Babalı k' demişler, 'Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var..' 'Karar vermek için gene acele ediyorsunuz' demiş ihtiyar. 'Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz? ' Köylüler bu defa açıkçn ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden 'Bu herif sahiden gerzek' diye geçirmişler... Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeyeçalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara.'Bir kez daha haklı çıktın' demişler. 'Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın' demişler. İhtiyar 'Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz' diye cevap vermiş.'O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez. ' Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... 'Gene haklı olduğun kanıtlandı' demişler. 'Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer...' 'Siz erken karar vermeye devam edin' demiş, ihtiyar. 'Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şnssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.'

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:

'Acele karar vermeyin.Hayatı n küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir.Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.Buna rağmen akıl,insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.Bir kapı kapanırken, başkası açılır.Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.'
INTERNET REHBERİ

En Umulmadık Olaylar

Peşinen söyleyeyim, bunların birçoğu bana olmaz.

- Bir sey tamir ederken elin tamamen yaglandiginda burnun kasinir.
- Yere dusurdugun bir bozuk para veya bir kucuk vida ulasilmasi en zor yere yuvarlanir.
- Insanlarin seni seyretme olasiligi, dustugun durumun komikligi ile dogru orantilidir.
- Yanlis numara cevirdiginde cevrilen numara kesinlikle mesgul degildir.
- Patronuna lastigin patladigi icin gec kaldigini soylediginde ertesi gun lastigin gercekten patlar.
- Girgir gecmeye basladigin anda patron kapida gorunur.
- Sikisik trafikte serit degistirdiginde, terk ettigin serit daha hizli akmaya baslar.
- Dusa girip islandiginda telefon calar.
- Birileri ile karsilasma ihtimalin, gorunmek istemedigin zaman en ust duzeydedir.
- Bir makinenin calismadigini ispat etmen gerektiginde kesin calisir.
- Kasintinin siddeti ulasma zorlugun ile dogru orantilidir.
- Sinemada siranin ortasinda oturanlar salona en son girerler.
- Uzerine yag-recel surulmus bir ekmek kesinlikle en pahali haliya ve yuzustu duser.
- Ayaginiza tam oturan bir ayakkabi kesinlikle magazadaki ayakkabilarin en cirkinidir.
- Herhangi bir seyi begendiginizde derhal uretimden kaldirilir.

INTERNET REHBERİ

Pazartesi, Ocak 28, 2008

Sigarayı Bırakan Tiryakinin Günlüğü

BİRİNCİ DAKİKA

Sevgili günlük, Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayı bırakmanın vücuda yaptığı olumlu etkileri anlatan bir haber okudum. Bu tarz haberlerden oldum olası
tiksinmeme rağmen nedense coşup sigarayı bırakmaya karar verdim. Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum. Bu kararımın vücuduma etkilerini gösteren tabloyu başucuma astım. İçimin zehirden
temizlenmesini tabloya bakarak daha rahat hissedeceğim. Şimdi masanın üzerindeki dolu sigara paketini buruşturup çöpe sallıyor ve sağlıklı gürbüz bir kişi olma
yolundaki ilk adımımı atıyorum.

SEKİZİNCİ SAAT

Sevgili günlük,
Tabloya göre sigarayı bıraktıktan sekiz saat sonra tansiyon ve nabız normale dönüyormuş. İnanır mısın, bunu hissediyorum sanırım. Tamam, tansiyon ve nabzımın bundan sekiz saat önceki halinde de anormallik hissetmemiştim,ama normale dönmesi iyi bir şey herhalde. Coşkumu paylaşmak için Teoman'ı aradım, sigarayı bırakmama "geçici Ubeyd Korbey sendromu" adını taktı. "Oğlum" dedim,
"bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve nabzım cillop gibi oldu".

Bunu söyleyince kendi nabzının ve tansiyonunun da harika olduğunu söyledi, meğer sekiz saattir uyuyormuş. Yavşak işte, ben ne diyorum o ne diyor. Yalnız laf aramızda, kafama takıldı gerçekten, demek ki günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzı da günde bir kere normalleşiyor. E peki, tansiyon ve nabız günde üç kez normale dönemeyeceğine göre benim kazancım
ne bu işten? Demek ki, savaşı erken bırakmayacaksın. Yoksa Teoman itinden ne farkım kalır? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse, bakıcaz....

ONUNCU SAAT

Sevgili günlük,
Sigarayı bırakırken başlangıcın çok zor geçtiğini duymuştum. Hiç de değilmiş. Az önce yemek yedim, iştahım açılmış, yemeklerin tadını daha iyi aldım. Yıllardır ilk kez yemeğin üzerine sigara içmeyeceğim.

ON BİRİNCİ SAAT

Acaba azaltarak mı bıraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela? Yok yok, dayanmam lazım. Kuruyemişçiye gidip kabak çekirdeği alayım, oyalanırım.


ON ÜÇÜNCÜ SAAT

İki saattir aralıksız kabak çekirdeği yiyorum. Ve bir de yıldıran dejavu: "abi bu çekirdeğe elini sürünce bırakamıyorsun."


ON DÖRDÜNCÜ SAAT

Kabak çekirdeğini bırakınca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme isteği uyandı. Çöpe attığım sigara paketini ararken telefon çaldı, Teomanmış. "Sağlığında yeni düzelmeler var mı?" diye sorup kahkaha attı .Vay ayı vaaay, sigarayla mücadelemde başarısız olmamı bekliyor demekki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçıladı. Ulan Teoman, görüşürüz bakalım. İlk işim sigara paketinin olduğu çöp torbasını evden atmak

ON YEDİNCİ SAAT

Sevgili günlük,
Kendimden utanıyorum. Az önce kapıdaki çöp torbasını geri almaya karar verdim, kapıcı götürmüş. Kararsızım, sigarayı bırakanların sinirli olmaya başladığı ve kilo aldığı söyleniyor. Şişman ve sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakın?

YİRMİ DÖRDÜNCÜ SAAT

Sevgili günlük,
Biliyor musun, sigarayı bıraktıktan 24 saat sonra kalp krizi riski yüzde 25 azalıyormuş. Fena değil ha, ne dersin? Teoman'ı aradım az önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasından sözettim, güldü. Gül bakalım Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirdeği alayım.

İKİNCİ GÜN

Sevgili günlük,
Dün çok kötü geçti. Kuruyemişçiye gidip bir kilo kabak çekirdeği aldım. Gazeteleri çıkmadan okusaydım keşke, Hıncal Uluç köşesinin yarısını "kabak çekirdeğinin cinsel güce katkıları"na ayırmış. Allahım, ya kuruyemişçi de okumuşsa yazıyı? Ulan yüz gram al çık, bir kilo niye alıyorsun? Bundansonra o dükkanın önünden geçemem.

ÜÇÜNCÜ GÜN

Sevgili günlük,
Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayı bırakmamın üzerinden 72 saat geçti, yani sinir uçlarım bugünden itibaren yenilenmeye başlıyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Bugün biraz sinirli gibiyim, kızın yanında arıza yapmasam bari...


DÖRDÜNCÜ GÜN

Sevgili günlük,
Dün ne güzel başlamıştı hatırlarsın, ama korktuğum başıma geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her şey iyi başlamıştı halbuki. Bir ara dışarı çıktık, ben sosisli sandviç almak istedim, hanımefendi karşı çıktı. Neymiş, yürüyerek yemek yenilmezmiş. Durduk yerde kavga çıktı. Sonunda dayanamayıp karşıdaki lokantaya gittim ve patlıcan musakka söyledim. Garson tabağı getirir getirmez hatunun yanına koştum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde tabak yürümeye başladım. Bir yandan da musakkayı yemeye çalışıyorum. Kız kaçmaya başladı, ben de peşinden koşuyorum. Bir ara ağzımdan köpükler çıktığını farkedince durakladım. Elimdeki tabağı çöpe atıp eve döndüm. Sevgilimin telesekreterine not bıraktım, umarım arar.

BEŞİNCİ GÜN

Sevgili günlük,
Bu sabah İstikbal'den çek-yat gelecekti, öğlene kadar bekledim, ne gelen var ne giden. Birden sinirlerim tepeme çıktı, elimde odunla beklemeye başladım. Hayır, niye sözünde durmuyorsun kardeşim? Sabah dediysen sabah getir. Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapıya çıkınca tedirgin olup kaçtılar. İstikbal'i arayıp siparişi iptal ettim, Yataş'ı var Mobella'sı var canım, banane yani...

ALTINCI GÜN

Sevgili günlük,
Sevgilim aradı, bana çok kızgın olduğunu söyleyip bir çuval zır zır yaptı. zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karşımda fosur fosur sigara imesin mi? Dumanı suratıma üflediğinde çaktırmamaya
çalışarak içime çekmeye çalıştım. Ulan özlemişim be...

YEDİNCİ GÜN

Sevgili günlük,
Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevşemek için televizyonu açıp belgesel izlemeye başladım. Discovery Channel'da Timsah Avcısı diye birlavuk var, 10 dakika dayanamadım herife. Eline bir yılan almış, yılan çıtır çıtır ısırıyor, bu gevrek gevrek gülüyor. Neymiş, yılan zehirsizmiş.Ya arkadaşım, zehirsiz diye ne bu yani? National Geographic'I açıyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve ailesi diye söz ediliyor. Allah belanızı versin hepinizin. Süt içip uyumaya karar veriyorum, süt şişesinin üzerine "lütfen çalkalayınız" yazmışlar. Çal-ka-la-mı-yo-rum.
Mecbur muyum lan sizin şişenizi temizlemeye. Para almasını biliyorsunuz eşşoğlueşşekler sizi be! Akşam arkadaşlarla bira içmeye gittik. Buinsanlarne kadar anlayışsız var ya günlük, aklın oynar.Ulan zaten sigarasız bira içiyorum, beynim sulanmış, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çıktı, dışarı kadar uzadı. Tartışma sorun değildi de "sigarayı bıraktığındanberi kilo aldın lan kocagöt" deyince dayanamayıp kafa attım Teoman'a.
Yapmasam iyiydi.

SEKİZİNCİ GÜN

Sevgili günlük,
Teoman arayıp bir daha benimle görüşmek istemediğini söyledi. Çok umurumdaydı lavuk. Gereken cevabı verdim zaten. Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden bahsediyordu. Azaltarak bırakma ve marka değiştirerek bırakma maddeleri ilgimi çekti. Acaba? Ama yok yok, bu kadar dayandım, gerisini getirmek lazım.

DOKUZUNCU GÜN

Sevgili günlük,
Sana ne zamandır sevgili günlük diye seslenmediğimi farkettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varlıksın, tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyormusun, sevgilim beni terketti. Alçak kadın, Manyaklaştığımı söyleyip ayrıldı benden. Bu arada kabak çekirdeğinin bokunu çıkardım, her tarafımda sivilce çıktı.


ONUNCU GÜN

Sevgili günlük,
İki gün önce, sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden sözetmiştim. Ben iki yöntemi birleştirip hem marka değiştirdim hem de azalttım. Günde üç tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen sigaranın bir güzel kafası var, şaşırırısın.


ON BİRİNCİ GÜN

Sevgili günlük,
Kendime bir iyilik yapıp sigarayı beşe çıkardım. Ha üç, ha beş. Eskiden günde bir paket içiyordum, şimdi beş tane içiyorum. Yine kazançlıyım yani...



ON İKİNCİ GÜN

Sevgili günlük,
Bugün gazetede Amerika'da yapılan bir araştırmayla ilgili haber okudum. Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranın çok fazla zararı yokmuş. Üstelik sigaranın markasını değiştirmekten falan da
bahsedilmiyordu. Madem öyle günde 10 tane Camel içebilirim.

ON ÜÇÜNCÜ GÜN

Sevgili günlük,
Sevgilimi ve Teoman'ı arayıp özür diledim. Sevgilim, bir süre daha görüşmek istemediğini söyledi. Ağzımdan köpükler çıkarken koşturduğum sahneyi unutamıyormuş. Haklı kız, bir şey söyleyemedim. Teoman aramızda geçen hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavaş yavaş sigara içmeye başlayınca beynim tekrar faaliyete geçmiş. Neyse barıştık ve yarın akşam buluşmaya
karar verdik.

ON DÖRDÜNCÜ GÜN

Sevgili günlük,
Teoman'la ocakbaşına gittik. İçtiğim sigaraları saymadım. Teoman'ın da dediği gibi, sigaranın zararlarını bilerek içiyorum, kime ne? Sana da soruyorum günlük, sana ne?



ON BEŞİNCİ GÜN

Sevgili günlük,
Püfür püfür içiyorum sigaraları. Bir de, "sigaraya tekrar başlayınca ne olur" tablosu yapmaya başladım. Sevgilim de bir daha sigarayı bırakmayacağım sözünü verince geri döndü. Elveda günlük, bir daha
işim olmaz seninle.

INTERNET REHBERİ

Borunun Sorunu Nedir

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog, antropologdan oluşan bir heyet

bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır.

Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar.

Ev sahibi bunlara bir şey ikram etmek için biraz ayrilir.

Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır.

Soba yerden 1 m kadar yukarda, altındaki dizili tasların üzerindedir.

Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma baslar.

Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.

" Fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha Kisa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.

" Jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi oldugundan herhangi bir deprem anında sobanın tasların üzerine

yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.

" Matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş,

böylece de odanın düzgün bir sekilde ısınmasını sağlamış.

" Antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif

bicimi olan ateşe saygi nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş."

Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar.

Adam cevap verir: "Boru yetmedi"

Ünlüler Nostalji



















Cuma, Ocak 25, 2008

İpten Adam Almak

Halk arasında 'ipten adam almak' diye bir söz vardır; avukatlar için kullanılır. 'Çok başarılı bir avukat ipten adam alır' gibisinden.
Yargıtay başkanı Osman Arslan'ın ağzından bu sözün nereden geldiğinin hikayesi :

Bir tarihte varlıklı bir İngiliz, ağır bir suç işlemiş. O suçun cezası 'idam'. Adam hemen ülkenin en ünlü avukatını tutmuş.

Avukat demiş ki: - Merak etme... Ben seni kurtarırım., Mahkeme başlamış. Avukat savunmasını yapmış. Ve hakim kararını
açıklamış. -İdam!..

Avukat , hapishaneye gitmiş, müvekkiliyle konuşmuş:
-Merak etme, seni kurtarırım.
-Nasıl?
-Bu işin temyizi var... Temyiz, idamı bozacak.
Dava dosyası temyize gitmiş. Temyiz mahkemesinin kararı:
-Mahkeme kararının onanmasına... İdam!

Adam 'hani beni kurtaracaktın' diye avukatına çıkışmış. Avukat hala sakin:
-Merak etme. Seni kurtarırım. Daha her şey bitmedi. Konu, Avam Kamarasına gelecek.
Gerçekten, Avam Kamarası'na gelmiş. Konuşulmuş. Sonunda, parmaklar kalkmış:
-İdam!...

Adam sinirli mi sinirli. Avukat da sakin mi sakin:
-Merak etme. Seni kurtarırım. Lordlar Kamarası, idamı geri çevirir.
Endişen olmasın. Lordlar Kamarası toplanmış. Olayı incelemiş. Kararını vermiş:
-İdam!...
Adam elinden gelse avukatı bir kaşık suda boğacak. Ama avukat hiç oralı değil:
-Merak etme. Seni kurtarırım. Kraliçe onay vermeden, hiçbir idam cezası infaz edilmez. Kraliçe bu kararı bozar.
Dosya kraliçe'nin önüne gelmiş. Kraliçe imzayı basmış:
-İdam!...

Londra'da bir meydanda idam sehpası kurulmuş. Hakim, savcı, avukat, güvenlik görevlileri, halk orada. Adamı idam sehpasına çıkarmışlar. Adamın
avukata dönük bakışlarından alev fışkırıyormuş. Avukat ise adama 'sus' işareti yapmaktaymış; 'Merak etme, seni kurtarırım.' gibisinden.

Ve cellat, yağlı ilmeği, adamın boynuna geçirmiş. Alttaki iskemleye de tekmeyi vurmuş. Adam, ipte sallanmaya başlarken avukat yerinden fırlamış,
cebinden bıçağı çıkarmış ve adamın boğazındaki ipi kesivermiş. Adam zar zor nefes alır bir halde yere yuvarlanmış.

Hemen hakimler, savcılar koşup gelmişler:
-Avukat... Sen naptın?
Avukat, cebinden İngiliz Ceza Yasasını çıkarmış:
- Yasada , müvekkilimin işlediği suçun cezası idam... Siz de onu idam ettiniz... Ama yasada 'idam edilerek öldürülür' diye bir hüküm yok...
Bu durumda ceza infaz edilmiş sayılır.

Bunun üzerine İngiltere'de bir hukuk tartışması başlamış. Kraliçe, avukatın bu becerisinden dolayı adamı affetmiş.

Ve İngiliz Ceza Yasası'nın idamla ilgili maddesi yeniden düzenlenmiş.

- 'İdama mahkum edilen kişi, asılmak suretiyle öldürülür.'olarak değiştirilmiş..

Salı, Ocak 22, 2008

Enduruk.com Açıldı

Artık standart bir blog'dan daha fazlası olma yolunda ilk adımımız:
Girin, gezin yorumlarınızı iletin.

Pazar, Ocak 20, 2008

Bangkok'da Kablo Karmaşası
























Eskiden Türkiye'de de durum buna yakındı. Hemen hemen her mahallede yığınla tel sarkan direkler vardı. Allahtan o günleri geride bıraktık.

GELİN GİDEN ERKEKLER

Sumatra'da evlenen erkekler, kız evine gidiyor. Bu adada erkek, kadının soyadını alıyor ve karısı tarafından sokağa atılan erkekler için 'sığınma odaları' bulunuyorİslâm coğrafyasındaki kadın gerçeğini 'Duvarların Arkasında' adlı belgeselle gözler önüne seren Ayşe Böhürler, Endonezya'nın Sumatra adasında bu kez kadınların değil, erkeklerin 'kadın egemen' düzende yaşadıkları mağduriyetlere tanık olduğunu söyledi.
Endonezya'nın, 250 milyon nüfusuyla dünyanın en büyük İslam ülkesi olduğunu hatırlatan Böhürler, “Burada erkek egemen kültür hissedilmiyor. Kadınlar her yerde ve her görevde, sıradan ve rahatlar” dedi. Endonezya'nın İslam'la en erken tanışan Batı Sumarta adasının çok farklı bir yapıda olduğunu belirten Böhürler, Minankabau kültürünün egemen olduğu bu bölgede kadının erkeğe hakim olduğunu kaydetti. Böhürler'in anlattığına göre, burada isim, soy, kadından geçiyor, bütün miras kadına kalıyor. Evliliği kadın tarafı teklif ediyor ve mehri kadın ödü-yor; erkek, kızın evine gidiyor. KAYNANALARINDAN YAKINIYORLAR Böhürler, dünyanın pekçok ülkesinde kadınların sürdürdüğü hayat tarzının, Batı Sumatra'da erkeklere nasıl yansıtıldığını şöyle anlattı: “Evden kovuldukları zaman hiçbir sosyal güvencesi olmayan erkekler için camilerde sığınma odaları bulunuyor. Sürekli kaynanalarından dert yanan erkekler, evin de hizmetçisi. Karısı tarafından boşanan erkek ortada kalıyor ve acınası bir hale düşüyor. Karısı ölen erkek ise çoğu zaman sokakta kalıyor.”

İlginç Reklam Afişleri