Salı, Mart 31, 2009

Bekçi

Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak, 500 TL maaşla, bir bekçi işe almaya karar verir.
Bir süre sonra düşünülür ;
''Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak''
Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750'şer TL maaşla, iki kişi işe alınır.
Bir süre sonra
''İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz'' diye düşünülerek, 1.000'er TL maaşla, iki denetmen işe alınır, biri denetim yapar diğeri raporları yazar .
Bir süre sonra
'' Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek '' diye tartışılır ve 1.500'er TL maaşla, bir malimüsavir, bir katip, bir de istatikçi işe alınır.
Bir süre sonra ;
''Peki bunlardan kim sorumlu olacak.'' Diye düşünülür ve 5.000 TL maaşlı bir müdür ve 3.000'er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır.

Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır...

Yeni stil süt şişesi

Kayserili işini bilir

Adam, Kayserili arkadaşının latex-kauçuk ürünler yapan fabrikasını
geziyordu...

Bir ara bir otomatik makinanin başına gelir ve makinadan ilginç seslerin geldiğini duyar ;
- Pissst....PAT..! ......pissst ..PAT..! .....pissst....PAT..!

Merak edip sorar bu makinenin ne yaptığını ve neden bu
seslerin geldiğini..
Arkadaşı cevaplar :
- Bu makina biberon emziği yapıyor... 'pissst' sesi kalıba gelen latexin sisirilip emzik formu aldığını, 'PAT' sesi de ucuna açılan deliğin sesini
belirtir...

Geziye devam edip baska bir makinanin başına
gelirler. Bu makinadan da benzeri sesler geliyordu ama
sıralamaları farklıydı ;
- Pisssst....Pisssst....Pisssst....Pisssst....PAT..!

Adam gene meraklanıp sorar ;
- Peki bu ne makinesi ?
- Bu prezervatif makinesi...
- Ama neden 4 'Pisssst'tan sonra 1 'PAT' sesi geliyor...

Arkadaşı yanıtlar ;
- Her 4 preservatiften sonra 1 tanesinin ucunu deliyoruz ondan..

Adam şaşkınlıkla ve biraz da kızarak sorar..
- Ama neden..? Bu yaptığınız hiç hoş değil..

Kayserili cevap verir..
- Öyle mi...emzikleri kime satıcaz peki...????

Karınca ve Ağustos Böceği

Karınca yaz boyunca çalışırken ağustos böceği saz
çalmış. Bilirsiniz hikayeyi. Tabi kış gelmiş, karınca
sıcacık evinde afiyet içinde yaşıyorken bir gün
kapısı çalmış.
Bakmış ağustos böceği.
"Tamam" demiş,
"Yaz boyunca saz çaldın şimdi aç kaldın ve benden
yemek istemeye geldin değil mi ? Saz çalacağına biraz
çalışmış olsaydın böyle aç
kalmazdın işte..."

Ağustos böceği de
"Yoo, yanlış anladın." demiş.
"Biz yaz boyunca saz çalınca, ayıptır söylemesi
biraz para yaptık da . Hatta meşhur da oldum, şimdi
Avrupa turnesine çıkıyorum. Belki oralardan istediğin
bir şeyler vardır, diye sormaya geldim" demiş.

Karınca bir bakmış ağustos böceğinin hiç öyle aç
bir hali yok. Üzerinde bir kürk var, arkada da kocaman bir
limuzin, önünde şoförü ile onu bekliyor.

"Yok, bir şey istemiyorum" demiş, "
"Ama Fransa'ya uğrayacaksın değil mi?"
-"Evet.."
-"İyi o zaman, demiş karınca, Paris'e gidince
orada La Fontaine diye biri var, ona söyle "Onun
sülalesinisi........!!.."

Hiç bu kadar yorgun oldunuz mu?

Salı, Mart 24, 2009

En güzel kravatlar






Mustafa Cansız Kimdir

Mustafa Cansız ismi,
eğer Trabzonlu değilseniz size pek bir şey ifade etmeyecektir. Fakat onun yetiştirdiği din profesörü, günümüzün parti lideri Yaşar Nuri Öztürk'ü ise bilmeyen yoktur.
Trabzon'da bir efsane gibi anlatılan, dini sorulara nükteyle, küfürle cevap vermesiyle meşhur Cansız Hoca, 1990'larda ses kayıtları ortaya çıkan ama varlığı kanıtlanamayan Oflu Hoca'nın aksine gerçek. Karadeniz fıkralarını çağrıştıran dini yorumları da…
Mustafa Cansız, 1895 – 1975 yılları arasında yaşadı. Arapça, Farsça, Çağatayca, Rumca bilgisi, koyu CHP'li olması, akademisyenlere taş çıkarır kültürüyle her yönden farklı bir din adamı. Öğrencisi Prof. Dr. Öztürk'e göre müstesna bir şahsiyet:

ALT-ÜST
Kadının biri hayatını fahişelik yaparak kazanmaktadır. Öldüğünde cenaze namazı için camiye getirilip musalla taşına konulur. İmam, kadının cenaze namazını kıldırmak istemez. Mesele büyür, Trabzon Müftülüğü'ne intikal eder. Müftü telaşlanır.
Cansız Hoca'ya haber verilir. Durum izah edilir. Olay mahalline geldiğinde cenaze namazını kıldırmayan hocayla aralarında şu diyalog geçer:
- Bu kadının cenaze namazını niçin kıldırmıyorsun?
- Hocam bu kadın hayatında hep fuhuş yapmış. Böyle birisinin cenaze namazı kılınmaz.
- Ulan, üstte yatan pezevenklerin cenaze namazlarını kılıyorsunuz da altta yatanlarınkini niçin kılmıyorsunuz?
EDİSON CENNETE GİRECEK Mİ?
Cansız Hoca'nın bulunduğu bir yerde kimlerin cennete gireceği konusu tartışılıyormuş. Mollalardan biri Cansız Hoca'ya:
- Hocam, Edison bütün dünyayı aydınlatan buluşu gerçekleştirdi ama yine cehenneme gidecek.
- Sen Edison'un cehenneme gideceğini nereden biliyorsun?
- O bizim Peygamber'e inanmadı. Onun için cennete giremez.
Bunun üzerine Cansız Hoca, cevap verir:
- Bakara Suresinin 62. ayetinde şöyle der:
Şüphesiz iman edenlerle, Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabilerden kimler Allah'a ve ahiret gününe inanıp salih ameller işlerlerse onların ecirleri Allah katındadır. Onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir de. Yani, bu ayette Allah insanlara 'Allah'a ve ahiret gününe inanıp hayırlı işler yapmaları ' şartını getiriyor. Ayni ayet Maide Suresinin 69. ayetinde de tekrar edilmektedir. Sonra büyük âlimlerin ekseriyetinin iman sahibi oldukları bilinen bir husustur. Ayrıca Edison'un son nefesinde nasıl gittiğini ne biliyorsun?'
Ancak adam ikna olmamış. İlla cehenneme gidecek, diye ısrar edince
Cansız Hoca sinirlenmiş:
'Allah, senin gibi beş milyon eşşeoğlueşşeği cennetine koyacağına bir Edison'u koysun daha karlıdır.'

KURAN SAYFALARI
Cansız Hoca'ya yerli yersiz herkes dini sorular soruyormuş.
- Hocam, yeryüzünün her tarafına Kuran sayfaları serilse ve büyük abdest ihtiyacın gelse bu ihtiyacı nerede gidereceksin?
Cansız Hoca çok sinirlenerek şu cevabı vermiş:
- İhtiyaç giderecek yer kalmadığına göre, senin ağzına sıçmaktan başka çare yok.

HOCA ÇIKTI
Cansız Hoca, vali ve üst düzey bürokratlarla bir yemeğe katılır. Hocaların çok yemek yemesiyle ilgili bir fıkra anlatılır:
- Hoca ile manda bostana düşmüş. Görenler, hangisini çıkaralım demişler. Kimileri mandayı çıkarın o çok yer demiş, kimileri de yok hoca daha fazla yer onu çıkarın demiş.'
Fıkrayı dinleyen Cansız Hoca masadan kalkmış, bir kenara oturup sigarasını yakmış, Masadakilerden biri Cansız Hoca'ya, 'Hocam niçin kalktınız' diye sorunca, Cansız Hoca şu cevabı vermiş:
'Hoca çıktı mandalar yesin.'

OKUNAN DUA ÖLÜ RUHUNA GİDER Mİ?
İzmirli bir avukat dava için Trabzon'a gelmiş. Sohbet esnasında, okunan duaların ölünün ruhuna gidip gitmeyeceği tartışılmış. Avukat, okunan duaların ölülerin ruhuna gitmeyeceğine inanıyormuş.
'Seni ancak Cansız Hoca ikna edebilir' demişler.
Hocanın tavla oynadığı kahveye gidilmiş.
Adam sorusunu yineleyince, aralarında şu diyalog geçmiş.
- Elbette gider.
- Peki nasıl gider?
- Senin anan, eşin, kızın var mı?
- Var.
- Nerede oturuyorlar?
- İzmir'de.
- Senin ananı, avradını, kızını...
- (Adam sinirlenerek hocanın üzerine yürümüş) Ne biçim konuşuyorsun sen?
- Niye sinirleniyorsun? Duaların buradan ahirete gittiğine inanmıyorsun da, küfürlerin buradan İzmir'e gittiğine niye inanıyorsun?

İlan böyle olur :)

En Romantik Düğün

Kusurları Görebilmek

Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşinmişlar. Sabah kahvalti yaparlarken, komşu da çamaşirlari asiyormuş. Kadin kocasina ' Bak, çamaşirlari yeterince temiz değil, çamaşir yikamayi bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmiyor. ' demiş. Kocasi ona bakmiş, hiçbir sey söylememiş, kahvaltisina devam etmis.

Kadin, komşusunun çamaşir astiğini gördüğü her sabah ayni yorumu yapmaya devam etmiş.

Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşirlarinin tertemiz olduğunu gören kadin cok şaşirmis, bak demis kocasina ' çamaşir yikamayi öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?'

'Ben bu sabah biraz erken kalkip penceremizi sildim' diye cevap vermiş kocasi.

Hayatta böyle değil midir ?

Başkalarini izlerken gördüklerimiz, baktiğimiz pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlidir. Birini eleştirmeden ve hemen yargilamaya davranmadan önce zihin durumumuza bakmak ve 'iyi' olani görmeye hazir olup olmadiğimizi farketmek güzel bir fikir olabilir !...

Sene 2047

Japon bilim adamının deneyi


Perşembe, Mart 19, 2009

Pompeii: Taş Kesilen Bir Şehir, Ve İnsanlar…

İtalya'da Pompei şehrinin tüm halkı günümüzden 1929 yıl önce taş kesilerek öldü… Vezüv yanardağı hepsinin üzerini lavla örtmüştü… Şehir haritadan silindi…
Tarih 23 Ağustos 79… Pompei'de Roma İmparatorluğu hüküm sürmekte… İmparatorluğun başında ise Caligula var… Tarihin gördüğü en gaddar ve en sapık hükümdarlarından biri…
Şehrin "edepsizliğe" düşkünlüğü nedeniyle tarihten silindiğine inanç çok büyüktür. Hatta bazılarına göre Pompei de, Sodom ve Gomore gibi Allah tarafından cezalandırılan şehirlerden biridir.
İmparator Caligula zaten kendi kızkardeşine aşık olarak en büyük günahı işliyordu. Halkın ise ondan geri kalır yanı yoktu. Bir ticaret şehri olan Pompei'nin dört bir yanı genelevlerle çevriliydi.
Ayrıca eşcinsellik de normal karşılanıyordu.
Nüfusun yüzde 60'ı asil halktan, yüzde 40'ı köleden oluşuyordu. Asiller müthiş bir zenginlik içindeydi. Rivayete göre önce yemek yer, daha sonra yediklerini kaz tüylerini kullanıp kusarlardı. Nedeni ise daha fazla yemek yiyebilmek, yemek zevkinden sonuna kadar faydalanmaktı…
Felaket günü şehirde normal hayat devam ediyordu. O gün hava her günkünden biraz daha boğucuydu… Üstelik çok hafif de bir deprem olmuş, ama önemsememişlerdi.
Felaket günü şehirde normal hayat devam ediyordu. O gün hava her günkünden biraz daha boğucuydu… Üstelik çok hafif de bir deprem olmuş, ama önemsememişlerdi.
Biraz sonra kül yağmuru başladı. İnsanlar önce umursamadı. Belli ki yaşlı Vezüv daha önce de böyle faaliyetlerde bulunmuştu… Ama bu seferki geçmedi, bitmedi…
Paniğe kapılanların bazıları limana doğru koşmaya başladı, bir kısmı ise kendini evine kapadı…
Limana doğru koşanları kötü bir sürpriz bekliyordu… Deniz kabarmıştı, azgın dalgalar gemileri lavlara doğru atıyordu. Zaten gökten de iri kum taneleri şeklinde kızgın taşlar yağmaya başlamıştı…
Evlerine sığınanlar ise, yoğun kükürt dumanından boğulmamak için kendilerini dışarı atmakta, bu defa da üzerlerine yağan taşlarla helak olmaktaydılar..
İlk kayıplar yere düşen gaz yüklü siyah taşların patlamasıyla verildi. Gökyüzü kararmıştı, göz gözü görmüyordu.
Tüm şehrin yok olması birkaç saat sürdü. Korkunç felaketten kimse kurtulamadı. 18 kilometrelik bir alan içerisindeki Pompei lavlar altında kalmıştı.
Pompei'nin 16 bin kişilik nüfusunun büyük bir bölümü taş olmuştu. Vezüv öylesine kuvvetli püskürmüştü ki, kül bulutları, felaketi haber verircesine Anadolu, Suriye hatta Mısır'a kadar uçuşmuştu..
Lavlar Pompei ve komşu şehirleri öylesine aniden yok etmiş ve taş kesmişti ki; bugün o insanların günlük yaşayışlarını, yeni kurulmuş bir film seti gibi görebilmekteyiz.
Ocaktan indirilmemiş bir domuz, fırından çıkarılamamış ekmekler, sırtlarındaki mücevher çuvalıyla sokak kapısını açmaya çalışırken yığılıveren kadın ve erkekler…
Kiminin başı ellerinin arasında, kimi çocuğuyla kaçma derdinde…
Bir yanda, şehir kapısı önünde üst üste yığılmış cesetler… Öte yanda, bir zengin evinde cenaze şölenine katılan ve yerlerinden kalkmaya bile fırsat bulamadan ölen insanlar…
İsis tapınağı, tiyatro… Hepsinin de yaşadıkları son anları dondurulmuş bir şekilde duruyor. Yazıcı dükkânındaki balmumu tabletler, kitaplıktaki papirüs tomarları, hamamlarda kaşağılar, meyhane tezgâhlarında kadehler ve son müşterilerin bıraktıkları paralar…
Ev ve dükkân kapılarında sahiplerinin isimleri, umumi tuvaletlerdeki pislik bulaşıkları bile aynen duruyor.
Tüm zenginlikler, makamlar, güzelliklerle birlikte Pompei'nin insanları taş oldu. O insanlar bugün İtalya'da açık hava müzesinde görülebilir…
Jeologlara göre halkın ölüm sebebi kükürt gazı. Taşa dönmelerinin sebebi ise yanardığın püskürttüğü volkanik tozun sertleşmesi… Bu lavlar kalıp oluşturmuş, zamanla içerdeki vücut çürümüş fakat kalıp aynı kalmıştır..


___________________________________________________________________
Yahoo! Türkiye açıldı! http://yahoo.com.tr
İnternet üzerindeki en iyi içeriği Yahoo! Türkiye sizlere sunuyor!